Zencefil!

|
Orta şekerli duble bir kahvenin üstüne, kim silme çaykaşığı toz zencefili, kremayla pastayı örter gibi yayar ki dilinin üstüne?
Söyleyeyim;

Yine akşam demir gibi ağırlaşınca yürekte, karanlık çağırınca bilinmez ikinci 'ben'leri, kelimeler; uzaktaki maviliklerde sıralı yunuslar gibi bir görünüp bir kaybolunca bellekte, el; ilacınını arar gibi yoklarken kalemi, e zaten kahvenin doyumsuz kokusu daveti tekrarlar gibi hâlâ yayılırken ince ince burnunun dibinde, aklına 'dostu' düşen, yapılan tazecik sohbeti özlemle zihninde yineleyen, 'o'na dair düşünce bulutlarını yağmur olup döktürmek isteyen, henüz kısa bir süre öncesinde ilk kez tattığı zencefilin aromasını bu taze sohbetin tanımına yakışacağını fark eden ve eline kalemi almadan önce o tadı yeniden test etmek isteyen bir dost fakiri, üşenmez, alır eline kaşığı, daldırır hiç düşünmeden ve ilik ilik hisseder zencefili...

Efendim, zencefil öyle kolay yenilir yutulur bir şey değildir, hele ki katıksız aldıysanız. Önce 'herhangi' bir toz gibidir dildeki hissiyatı, sonra yavaş yavaş baharata bulanırsınız -ne olduğunu çözemediğiniz-. Tam tanımlamaya başlar gibi olduğunuzda hücum eder o yakan tat değdiği her yeri. Sanki hafiften 'ekşi bu!' diyeceğiniz vardır da, unutturuverir o keskin acı hepsini. Aman nasıl da güzel yakar, hele ki acıyı seviyor, sevmekten öte her tadışınızda deli taylar gibi rüzgar olup uçuyorsanız!
Zaman geçer, dilden arınır gider zerrecikleri. Sonra derin yolculuğunda başlar bu kez tüm hissettirdikleri. En son mideye çöker, yakmaya bir süre de orada devam eder, ılık ılık...

Ne mübarek bir şeydir zencefil, tatlıya da yakışır, tuzluya da karışır, her girdiği yerde diğerlerinin farkındalığını yavaşlatır...

Sevgili C., sözüm sanadır; aslında ''dostluğunu arzularken dostluğundan kaçtığını sandığın dostunun, aynı dönemlerde dostluğunu aradığını öğrenmek, 'pişmanlık' kadar hasarlı, 'müjde' kadar güzel!'' diye başlayacaktım bu yazıma. Olmadı. Zencefil geldi, bir yunus boyu zıpladı. Olsun, sen artık dostluğumu biliyorsun. Ben de hep dostum olarak kalacağını...

21 yorum:

Butterfly dedi ki...

ne alaka diyeceksin belkiama, Zencefil kahve ve kurabiye kokusunu, kahve ve kurabiye kokuus da bana Buket Uzuner'i çağrıştırdı, o benim en sevdiğim yazarlardan biri, birincisi!
"Pişmanlık kadar hasarlı" başka birşey de ben söyleyeyim sana diyecektim ama sonra parmaklarım yazamadı onu... Sevgiler,

Geveze Kalem dedi ki...

Aaa niye Buket Uzuner'i çağrıştırıyor? Ama bir dakika yaa, kurabiye şimdi bana da Buket Uzuner'i çağrıştırdı.:)Ama senin sebebinden tamamen farklı olduğuna eminim.:)Ne yalan söyleyeyim, beni şu son romanında büyük hayal kırıklığına uğrattı. Kitabı yazdığı dönemlerde bir vesileyle sohbetimiz olmuştu. Hatta bazı bölümlerini o zaman okumuştu bize. Çok merakla ve hevesle bekliyordum. Sonra çok zorladıysam da sonunu getiremedim. Sadece saygımdan, bu emeği verip bitirebilmiş olmayı dilerdim oysa. 'Şiirin Kız Kardeşi Öykü' gibi yazsa keşke hep. Ya da keşke hep öykü yazsa. Öykü dilini beğeniyorum.

O başka şeyi söyle bana, merak ederim şimdi;)

Butterfly dedi ki...

Aslında Kumral Ada Mavi Tuna gibi de yazsa hep olur, İstanbullular kütüphanemde cıktıgı ılk haftadan berı beklıyor, okumak ıcın ruhumun hazır olmasını:) sımdı bana dedın ya oyle zor getırdım sonunu baska bır yazar olsa kesın elıme almaz etkılenır bırakırdım ama Uzuner soz konusu oldugunda nedense yapamayacağımı dusundum, ama merak da etmıyor degılım senı boyle dusunduren bır sey olmalı elbet, oysa onun Sıırın kız kardesı oyku elbet damaklarda lezzet bırakmıstı, onu okudugum yıllarda asureyı agzına almayan ben asure yemıs, okulda herkese dunyanın en eskı erotık tatlısı nedır hadı bılın demısımdır:) daha gecen gun eskı okulumdan arkadaslar dedı kı, asure deyınce aklımıza sen gelıyorsun:) Uzuner' ın romanlarını ve oykulerını cocuk edebıyatı dersınde okuma odevı olarak verıyorum bılıyorum ogrencıler benden nefret edecekler:))) ama baska turlu okumuyırlar napıyım ben de odev verıyorum:) sevgıler
not: onunla tanısmıs oldugun ıcın senı kıskandım:)

Derin Sularda dedi ki...

Selam ;)
Geldim, burdayım... Güzel yazılarını okudum nihayet. Öncelikle "bulut" bir kaç küçük cümlecikte nasıl da bu kadar çok duygu barınır dedirten bir kaç satır... Ne diyeyim eline sağlık.. İyiki yazmışsın:)

ve Buket Uzuner, açıkçası bana kurabiyeyi çağrıştırmadı:) çok zorladım ama yok..ııhhh... neden acaba neyi kaçırdım ben? ancak çok sevdiğim iki kitabı elimin altında durur genelde "İki yeşil su samuru ve Ayın en çıplak günü" hani takıntı derecesinde okumadan yapamam gibi bir şey. Son romanını alamadım nedense, hakkında okuduğum eleştirler engel oldu sanırım. Ama hala en okunasımdır benim...

Geveze Kalem dedi ki...

Dur ben sana neden kurabiyenin onu çağrıştırdığını mail atayım bir ara. :)

İstanbullular meselesine gelince, betimlemeler fazla uzatılmış gibi geldi bana. Ben de detayı severim ama nedense Buket Uzuner'in kısacık, etkileyici öykü cümleleri daha geçiyormuş gibi geliyor bana. İki yeşil su samuru okuyamadığım kitaplarından bir diğeridir. Ben öyle kendini beğenmediği kitabı bitirmek için zorlayanlardan değilim. Vaktimi boşa harcıyormuşum gibi geliyor. Ama tek bir kitapla da o yazarı karalamam hiçbir zaman. Birkaç tanesi bile kötü olsa sadece bir tekini başarılı bulduysam sevdiğim bir yazardır o benim için.
Aslında bir şey itiraf etmek gerekirse Buket Uzuner'in elinden bir ödül aldığım için daha da değerlidir benim için. Gerçi hoş, birincilik ödülü vermek istediği benim öyküm değilmiş aslında ama olsun, değerlendirmiş olması da yeterince önemli benim için.:)

Bu arada, nerede kaldın sen yahu, gözümüz yollarda kaldı;-)

Butterfly dedi ki...

Buket Uzuner'in en sevdiği kokulardan birisidir kahve ve kurabiye kokusu:) bunu Selin ve Cem'le yolculuklar kitabında çok da keyifle anlatır. Ben derim ki bir de romanlarının tadına bakmalı Uzuner'in onun haya gücünü hiçbir kadın yazarda bulamadım desem abartmış olmam:) sevgiler

Derin Sularda dedi ki...

Buket Uzuner'i okuması için kitabını verdiğim pek çok kişiden "okuyamıyorum kusura bakma" yanıtını alan biri olarak artık Neden? demiyorum:) ama İki yeşil su samuru nedense sanırım 18 yaşındaydım ilk okuduğumda yani 12 yıldır hala aynı tadını duyarak okuduğum nadir kitaplardandır.. Ancak iki romanı daha vardı ki büyük bir hevesle gidip aldığım sırf bitirmiş olmak adına ve itiraf ediyorum kendimi zorlayarak okumuştum... Ancak bende kendisinin en çok öykülerini seviyorum bu konuda gerçekten "işte tamam, oldu" hissi veriyor, en azından bana... Bu arada ilk defa Buket Uzuner'i okumuş hatta biri elinden ödül bile almış iki kişiyi yakaladım ne güzel;) sema'cım tebrik ederim canım şu hikayeni bizimle de paylaşsan ne güzel olurdu:)
(bu sayede butterfly'ıda okuma şansı buldum)

Bu arada diğer bir haber de yeni kelimemiz ben seçtim "fotoğraflar" hadi başlayalım mı?

Butterfly dedi ki...

Uzuner'in okurken sıkılıp bıraktığım tek bir kitabı bile olmadı aslında,iki yeşil su smauru benim içinde özeldir ama kumral ada mavi tuna ve şiirin kız kardeşi öykü'de anlattıkları bambaşkadır.
Şimdi ben Fotoğraflar kelimesini çok sevdim, hemen bu gece yazasım var olurmu ki? Yoksa ayıp mı olur damdan dğşer gibi bu da nerden çıktı mı dersiniz ama kelime beni eski bir hatırama taşıdı...

Butterfly dedi ki...

Ben fotoğraf kelimesi ile ilgili bir yazı yazdım ama yayınlamıyorum, belki bir kuralı vardır, belki bunu ilk ortaya atan ilk yazıyı yazar gibi, bilmiyorum, galiba sabırsızlık etmesem iyi olacak. Biri bana yayınla der demi:))

Derin Sularda dedi ki...

Butterfly,
Bunu ilk ortaya atan kişi olarak diyorum ;) yayınlamanda hiç bir sakınca yok, tam tersine bize katılmandan mutlu oluruz -sesi çıkmadı hala ama geveze kalemde benimle aynı fikirde olacak eminim-ama iznin olursa bende sitemde yazını link vermek isterim...

Butterfly dedi ki...

Tamam o zaman:) fotoğrafı eklerken bir sorun çıktı, sorunu çözer çöznez yazıyı yayınlayacağım bu gün, izin ne demek , elbet çok da mutlu olurum link verirsen. Sevgiler.

Geveze Kalem dedi ki...

Dün okudum ama kuzunun uykusuzluk ve mızmızlığıyla uğraştığımdan hiçbir şey yazamadım.
Demiştim ki;

Kelime damardan geldi desem yeridir!;) Artık ne hüzün dalgaları vurur blog kıyılarına kim bilir.
Yıldız Yağmurları, senin olmadığın dönemde Butterfly aramıza katıldı, ben oyunun kurallarından bahsettim(sanki bir kuralı varmış gibi:P) Anladığım kadarıyla sen de onun yazılarıyla tanışmışsın. Beni bu çok mutlu etmişti. Bu arada karşımızda sıkı bir Buket Uzuner hayranı var, dahası onu yeterince anlayan biri;) biz de tekrar eski kitaplarını, bu vesileyle elimize alacağız gibi göründü bana, ne dersin?:)

Onun elinden ödül aldığım öyküm bir hayli uzun. Eğer başarabilirsem bloğa bir link ekleyip, word dosyası olarak açılması için uğraşacağım bir ara. Böylece sizlere de okutabilirim.
Yıldız Yağmurları sana isminle hitap edeyim mi sakıncası yoksa? Gerçi birkaç kere kullandım sanırım ama istemezsen kullanmam elbette. Şey... Kullanıcı adın çok uzun da! :)))

Derin Sularda dedi ki...

Merhaba,
ufaklık iyidir umarım şimdi, bizimki de çok nazlı galiba diş çıkaracak sürekli bir huzursuzluk halinde.

Bu arada Butterfly'ında katılmasına çok sevindim ara sıra Buket Uzuner'i konuşalım hep beraber, fena olmaz dimi:)

Ayrıca bana tabiki ismimle hitap edebilirsin hiç bir sakıncası yok:)
Görüşmek üzere
Dilek

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Bildiğimiz zencefil'den demek bu kadar da güzel bir yazı çıkabiliyormuş. Harika olmuş
Sevgiler

s. dedi ki...

Bir koku hissettim, gerçek bir koku...çok uzak bir yerlerden gelen...geçmişe dair bir koku yani! yüreğimin, unuttuğum zannettiğim yerlerine değen...hayatımın yitirdiği dostluklarının tanıdık kokusu olmalı bu! burnumun direğini sızlatan, genzimi yakan...

Geveze Kalem dedi ki...

Dilek'ciğim, Buket Uzuner'i konuşup, yazalım hatta. Öykülerini, romanlarını irdeleyelim. Bunları toparlayıp kendisine, 'Bizim Buket Uzuner'imiz bu işte!' diyerek gönderelim. Eminim ki çok ilgilenecektir. Hatta bir gün yazıevinin önünden geçip kendimiz bırakalım. Kim bilir belki o an oradadır ve sohbet şansımız olur.:)

Ayşegül, sizin bildiğiniz o zencefille ben yeni tanıştım. Tesadüf ki bahsettiğim dostumu da derinlemesine yeni tanıdım.:) İkisi elele verdi bu yazıyı yazdırdı bana. Yani olayda benim tuzum(zencefilim:P)yok sayılır:))

SS, bilmem fark ettin mi ama biz bir oyunun içindeyiz bu sayfalarda çoğu zaman. Kelimeler bulup yazıyoruz üstüne, bir avuç blogger. Gerçi bu zencefil onlardan biri değil ama sen de şu anda ortalıkta salınan kelimelerimizden birini seçip katılır mısın bize? Kalemini birkaç saat önce tanıdım ve hemen en beğendiklerim arasına sızdı bile. (Sakıncası yoksa takip ettiklerime de eklemek isterim.)Umarım yazışmalarımız sürekli olur.

Sevgiler,
Sema.

s. dedi ki...

tabi zevkle katılırım, ama ben sizleri okudukça kendimin acemiliğini daha çok farkına varıyorum :D ve beğendiklerinizin arasına almanız, beni ne kadar mutlu ediyor anlatamam. tam da ihtiyaç duyduğum bir dönemde harika geldiniz...Tanrı'ya teşekkürler!

Geveze Kalem dedi ki...

Bu işin acemiliği olur mu hiç, bu kadar duygu yoğunluğuyla, birikimle, duyarlılıkla yazınca insan? Bizim yaptığımız oyunun hiçbir profesyonel tarafı yok ki zaten. Biz okumaktan keyif aldığımız kişilerin aynı kelimeden neler üretebildiklerini görmek ve okumak için, biraz da birbirimizi daha yakından tanımak için oynuyoruz bu oyunu.
Katılman hepimizi sevindirir.

Şu anda ortalıkta dönen kelime 'Fotoğraflar'. Seni hemen listeme ekliyorum.
Sevgiler,
Sema.

s. dedi ki...

peki teşekkür ederim :D fotğraflarla yazmaya çalışıcam. Bana yıldız yağmurları da yorum atmış. İçim nasıl kıpır kıpır...ben ona kaybetmekle ilgili yazarım demiştim, ama madem "fotoğraflar" son kelime denerim. Belki içinde kaybetmeyi de buluruz...ben yazmak konusunda ne kadar sadık kalırım bilemiyorum ama sizleri yavaş yavaş okuyacağım
Benden de sevgiler...

Geveze Kalem dedi ki...

Bütün kelimeler senindir, istediğinden başla, istediğin zaman başla ;-)

s. dedi ki...

ben yazdım bir şeyler umarım beğenirsiniz :))