Mim - Zorunluluklar!

|
Sevgili Evrim beni 'yapmak zorunda olduğumuz ve bir türlü yapamadığımız işler' konusunda mimlemiş. (Ya bu meselelere MİM mi diyeceğiz, SOBE mi anlayabilmiş değilim. Kimden bana nasıl geldiyse öyle devam ettireyim bari.)
Hayır konuyu uzatıp 'oldu-bitti'ye getireceğim ama uzatacak şey de bulamıyorum ki. E kolay şey değil, bunu yazınca kirli çamaşırlarımızı ortaya dökmüş olacağız. ''Aaa valla hiçbir zaman bugünün işini yarına bırakmam!'' diyeceğim, tanıyan var, bilen var... Tutup 'sallama!' yazarlarsa durum içler acısı olur valla. Zaten kendi elimle gidip Evrim'in bloğuna, ''Tembellik bence son derece gerekli bir şeydir. Mesela benim en sevdiğim atasözü; 'Bugünün işini yarına bırak, belki yapmana gerek kalmaz,'dır.:-) Sahiden test ettim ki çoğu kez gerek kalmıyor. Mesela yatak odasındaki dolapları toplayacaksın diyelim, sallıyorsun, sallıyorsun sonra bir bakıyorsun yaz gelmiş, kışlıkların hepsini hurçlara doldurup yerine yazlıkları çıkartıyorsun. Ne oldu? İki kere uğraşmak yerine tek seferde iki işi birden yaptın.:-)Tembel ikizlerden tavsiyedir. ;-)'' diye de yazmış bulundum. Artık kaçarı yok, yalana başvuramayacağız.

Ben en iyisi kirli çamaşırlamı ortaya dökmek yerine, bir işi zamanında yapmanın neden gerekli olduğuna dair yaşanmış bir tecrübeyle sıramı geçiştireyim.

Şu anda oturduğumuz eve ilk taşındığımızda, küçük tuvaleti kapatıp depo yapmıştık. Ivır zıvırı çok olan biriyimdir, kolay kolay her şeyi atamam. Gün gelir lâzım olur ama değil mi? Etrafta ne kadar gözüme hoş gelmeyen şey varsa tıktım, durdum. Gün geldi içine daha fazla eşya alamaz oldu. Toparlamalıyım diye uzuuuuunca bir süredir düşünüyor ama bunun için gerekli kuvveti bir türlü bulamıyordum. Bir gün elektrik süpürgesini çıkarmak için kapısını açtığımda zemininde su gördüm. Tamirci çağırsak adamın depoya ayağını sokma ihtimali yok, kaldı ki su nereden geliyor bulsun. O gece annemin Barış'la ilgilenmesi desteğiyle eşimle temizleme ve sorunun nereden kaynaklandığını bulma işine giriştik. Eee sen misin vaktiyle tıkıştırıp duran...
Arkadaş, çıkart çıkart bitmiyor! Neler buldum neler? En çok okul çizimlerimin ıslandığını görünce üzülmüştüm. Ama eski kıyafetler falan torbalarda olduğu için zarar görmemişti. İçinde başka neler yok ki? Yıllardır biriktirdiğim günlüklerimden, hatıralarımdan, eski abajurumuza, yılbaşı süslerinden, okul kitaplarına, kullanılmayan saksılardan, harç malzemelerine kadar... Evin her yanını oradan çıkan eşyalarla doldurduktan sonra sorunun termosifondan kaynaklandığını gördük. Eşim ben yaparım dedi. Alt tarafı şu bağlantı boruları değiştirilecekmiş. (!) Yeme, içme, sohbet faslımızdan sonra bu işe giriştiğimiz için saat epeyce geç olmuştu. Elimizdeki mevcut malzemelerle çalışmaya başladı. Kendince tamir ettiğini düşünerek, ana vanadan kapadığımız suyu tekrar açtık. Vee pufff! Borunun yerinden çıkmasıyla depo su içinde kaldı. Tuvaleti depo kullanımı olarak düzenlerken bütün her şeyi kırıp atmışız, yerine cillop gibi seramikleri döşemişiz ama hiçbir noktadan gider deliği bırakmamışız. Eğimin de yardımıyla bütün su koridora taşıyor. Vanayı yine kapattık ve tamir sürecinin ikinci yarısı başlamış oldu. Bu kez daha sıkı yaptığından emindi. Baktık ki gerçekten öyle, yarın bir tamirci buluruz, söylemleriyle işi yarıda kesip gecenin 1:30'unda yatağın yolunu tuttuk.

Saat 3 civarı, tam da rüyamda şelale kenarında püfür püfür dolandığımı görüyordum ki, şelale gürültüsünün depodan geldiğini ayrımına vardım. Tahmin edersiniz ki ortalık duman! Sular bütün koridoru, mutfağı doldurmuş!:( Gecenin o saatinde su basmış evi temizlemenin hiç de eğlenceli olmadığını söylemeliyim.

Neyse, anlaşıldı ki termosifon yüksek debili sudan delinmiş. Yenisi alındı, takıldı falan ama o iki gün evden su eksik olmadı. Her şey bittiğinde depoyu milim milim toplamış, düzenlemiştim. Elini atıyorsun hoop istediğin şeye uzanıyorsun, işin bitiğinde yeri hazır, kaldırıyorsun.

Ama bu çok sürmedi, şimdilerde yine ufak çaplı bir hengame görüntüsü var içeride. Sorun şu ki geçen gün yine zemininde bir parça suya rastladım. Ve şu sıralar kendime sıkı sıkı, kenardaki üç beş parça dağınık eşyayı kaldırıp yoklamam gerektiğini hatırlatıp duruyorum. Ama o gün hâlâ gelmedi.
Yakında yeni bir sel yazısıyla karşınıza çıkabilirim.:)

Ben de bu konuda -kirli çamaşırlarını yazmakla dertleri yoksa- Ebru'yu ve Biyo'yu mimliyorum.
Hadi iyi eğlenceler...:)

14 yorum:

sessiz balik dedi ki...

benim kötü bir huyum var , dolap içi ,çekmece içi veya senin depo dediğin yer gibi olan noktalarda düzenli kalamıyorum .
hayır düzenliyorum bi bakıyorum bişey alıcam hoop dağıtmışım
yine dağınık yine dağınık.
ama ya ben dışardayken bana bişey olursa da evime gelip dolabımı açıp içinden bişey almak gerekirse?

seni anlıyorum anlamında yazdım yalnız değilsin

Ebru Oğuş dedi ki...

ya ben zaten evrim'e yorum olarak bırakmıştım bir iki kirli çamaşır, şimdi dönüp dolaşıp fazlası bulmuş beni görüyorum ki:-)
en kısa zamanda dökülürüm efendim..

Unknown dedi ki...

Gevezecim sen öööle dolaş bakalım şelale kenarlarında hiho ne güldüm yahuu tam yarana parmak basmışım.
ellerine sağlık
sevgiler..

Geveze Kalem dedi ki...

Özlem'ciğim valla o takıntında da haklısın. Ben de hep düşünürüm, bana bir şey olsa eve gelip altı üstüne gelmiş halde bulmasalar bari, derim. Ama gel gör ki hâlâ bu konuda aynıyım, topla topla, ilk kullanımda altı sütüne gelsin. Engelleyemiyorsun ki!

Ebru'cuğum, ben o kirlilerini gözden kaçırmışım. Dur bir dönüp bakayım neymiş.:D

Evrim, sen öyle gülmeye devam et. Bir gün senin başına da gelirse ben gülerim.:)) Valla suyu bir çırpıda toplasın diye koşa koşa gidip bornozları aldım banyodan. Su öyle fışkırıyordu ki, önünü kesmen imkansız. Amaaan, ne zordu yaa!

Butterfly dedi ki...

Sema ben de senin gibiyim galiba:( hiç bir şeyi atmaya kıyamıyorum galiba, eşyalarla aramda duygusal bir bağ kurduğumdan olmalı, şimdi sen deponu anlatıp bir de su maceranı yazınca ben de kileri bi boşaltsammı acaba diye düşünmeye başladım, orada geçen gün fark ettim ahşap boyama malzemelerim var atmaya kıyamadığım belki de boyaları kuruumuştur bile, haftaya tatilmişiz yeni öğrendim, belki evle ilgilencek zamanım oldu:)
bu arada bu yorumu tam 40 dakikada tamamladım çünkü tam 7 tane öğrenci girdi araya, onları dinledim, sorun çözümü önerisinde bulundum, bir yandan da hiçbir sınav kağıdını okumadım sakın sormayın diye ciyaklıyorum hepsine birden, şimdi de sınav yapmaya gidiyorum:)
öptüm

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Bugünün işini yarına bırak, belki yapmana gerek kalmaz lafına bayıldım... Benim hayat felsefemi özetlemişsin :))

Geveze Kalem dedi ki...

Butterfly, bence hiç heveslenme o boyalar çoktan kurumuştur.:)
Aaa demek haftaya tatilsiniz. E pek güzel, kendimi hafta arası evde yalnız hissetmeyeceğim demek ki!:)
Bence boşver toparlamayı falan, yat dinlen azıcık, güzel filmler izle, kitap oku, alışverişe çık, bloğuna her gün yazı ekle... Naaapıcaksın kiler düzenlemeleriyle.;-)

Ayşegül, bu sözü duyduğumdan beri o ataya dua edip duruyorum. Valla vicdan azabı denilen şey kalmadı, yapamıyorsam iyi yapıyorumdur diye düşünüyorum, serim serim seriliyorum...:) Bak hele bir uygulamaya geç, sen de çok seveceksin.;-)

s. dedi ki...

canım ya...şu sel basmasını okuyunca aklıma 2.5 sene önce evliliğimizin ilk yılbaşısı aklıma geldi...sözde dışarda lay lay lom kutlayacağız. Gün zaten baştan fiyaskoydu. İki taraflı aile ziyaretlerinden sonra akşam nişantaşına gittik. Sonra taksim...ayyy korkunç. Felaket bir kalabalık. Ayağımın dibinde maytap patladı. 12 yi zor ettik tam eve döneceğiz, annemi aradım yeniden. Biraz konuştuk sonra annem olayı patlattı. Meğer bizim evi su basmış. O senin wc olayı biz de de ardiye yerine kullanılıyor. Oradan su borusu patla...tüm eve yayıl. Neyse ki salona parkelere gelmemiş. Ama o korkunç halini annem ve alt komşu temizlemişler (annemde yedek anahtar var). Biz tabi şok, eve gittik...sabahın 4üne kadar ev temizledik. Sonra günlerce kitap dergi attım (hatta ben kıyamadım da eşime attırdım). 80 lerden kalma tüm kasetlerim gitti... :((( bunun ne demek olduğunu biliyorum...

Geveze Kalem dedi ki...

Sevgili SS, insanoğlu ne tuhaf, sanki kendi başıma gelmemiş, zorluğunu bilmiyormuşum gibi gülerek okudum anını.:)) Ama iş bitip, üstünden zaman geçtikten sonra komik geliyor sahiden.
Yazık olmuş kitaplarına, dergilerine. Kasetler bir daha çalışmazdı ama kitapları kurutsaydın keşke. Ben çizimlerimi (boyaları bulaşmış olsa bile) kurutup kaldırdım yine.

s. dedi ki...

kuruttum, kurutmazmıyım ama hepsinin sayfaları yapışmış birbirinden açılmaz haldeydi...en çok liseden beri takip edip topladığım singer dergilerime üzüldüm ansiklopedikti :((

Dikkat! biyo var ! dedi ki...

Ah semacım nedeyse görmüyordum sobelendiğimi.
Mim bana uyuz bi kelime geliyor.Sobe iyidir,iyi.

Gelip "sobeeee" de bi daha:)
Görmeyip cevaplamasaydım, seni sallamıyor gibi olsaydım çook üzülcektim doğrusu :/

En kısa zamanda cevaplar gelecek hoccaaaeeeaamm:)

Geveze Kalem dedi ki...

Biyo'cuğum sen ne kadar ince düşünceliymişsin. Olur mu öyle şey, okumadığını, görmediğini var sayardım. Hem zaten bizler böyle sobeleyerek emrivaki yapıyoruz, belki yazmak istemeyecektin?;-)

Peki o zaman sen sobeyi beğeniyorsan onu kullanır, gelir bloğuna 'sobeee!' derim bir dahaki sefere.:)

Cocukla Cocuk dedi ki...

Komik olmuş biz senin bu yazını görmeden aynı konuyla mimlemişiz seni. Olur bazen böyle . Bizde her iki cinste var, iki kişilik blogun farkı da bu işte, tembelimiz ve hamaratımız farklı cevaplar verdik. Büyük, küçük işi gayet iyi görebiliyorsunuz.

Su taşma işi gerçekten çok kötü olmuş, hem de gece gece.

Geveze Kalem dedi ki...

Bak şimdi benim kafam karıştı, sizin bloğunuzda iki yazar mı var? E ben hangisiyle yazışıyorum? Hani şu Kayseri'de olan, keçeyle kelebekler yapan, oğlu ilk karnesini alan hanginiz? Ya da karışık mısınız?:S
Ben sayfanızda mimlendiğimi görmemiştim. Hatırlattığın için teşekkürler.:) Ama cevabımı zaten yazmış olmuşum. Bir daha sobelenmem durumunda garanti olması için haber verirsen memnun olurum, gözümden kaçabilir.:)
Sevgiler...