Yalıtılıyoruz!

|

Bir yazı okudum; düşündüm.
Bir arkadaşımla konuştum; yine düşündüm.
İkisi de aynı ruh hâlinden bahsediyorlardı. Biz neden böyle olduk? Neden YALITILDIK?

'Konservatif - İzole yaşamlar' yabancısı olduğumuz bir tanım olmaktan çıktı artık. Var olanı korumaya çalıştığımız, dışarıyla etkileşimimizin oldukça sınırlandığı bir yaşam şekli hepimizi esir almaya başlamadı mı epeydir? Teknolojik gelişmeleri yararımıza kullandığımız savını ne zaman görmezden geleceğiz?

Her işimizi internetle halleder olduk; alışverişimizi bir tıkla yapıveriyoruz hemencecik, market rafları dizi dizi ekrana geliyor, seç, al, sepete ekle! Eğlence için de çıkmaya gerek yok; 'play station' larımız bizi ziyadesiyle meşgul ediyor, film izlemek, kitap okumak, hatta sanatsal uğraşlarımız için de her şey bir tık ötede. Suyumuzu telefon edip kapıya getirtiyoruz, ekmek almak için bile çıkmıyoruz; akşamdan malzemeleri koydun mu makineye sabah mis gibi ekmekler hazır, hem de el değmemiş, tertemiz, ister sade, ister kepekli, ister cevizli...

Dostlarımızla görüşmenin de yolu teknolojiden geçiyor; telefon her daim elimizde, ister ev , ister cep hattı, nasılsa ikisi de kordonsuz, hafif, boynuna kolye diye as dolaş, yorulmazsın... Birileriyle görüşmek için rahatımızı bozmaya gerek yok; aç telefonunun hopörlörünü doldur küveti, hem banyonu yap hem iki satır sohbet. İllâ ki görmek mi istiyorsun yüzünü? Geçersin yine bilgisayarının başına açarsın kameranı oh mis gibi, partnerin karşında. 'Vaktim olmadı, meşguldüm, görüşemedik,' derdi yok, yalana dolana başvurmak yok. Mail, msn, google talk, bilemedin facebook(!), o da olmadı bloglar emrinde! Kimse kimseye darılmayacak, herkes mutlu, popo yerinden oynatılmadan görevler yerine getirilmiş.

Spor salonu evinde kurulu, onun için de insan içine çıkmaya gerek yok. Hani şöyle temiz hava alayım desen onun için de çıkma boşver! Aç klimanı hava temizleyici filtre özelliği sayesinde yağmur ormanlarının havasını solu, oh mis gibi oksijen! Ha faturalar mı birikmiş? Yok yok, onlar için de çıkma. Ara bankayı, ananın kızlık soyadı halleder! Ya da yine internet, telefon bankacılığı falan emrinde zaten, seç birini. Ha illâ ki bir yere gitmen mi gerekiyor? Kapının önünde araban hazır, tanımadıklarına gözün değmeden gider gelirsin, popo yine sıcak koltuğunda seyir halindeyken. Zaten iş için yeterince dışarıda bulunuyorsun, neyine yetmiyor? Hoş, orada da poponu kaldırdığın söylenemez; 'Dosyalar hazır,' diye yan masaya ya bir telefon ya mail at yeter. Yemek için kim yemekhaneye inecek, söylersin telefonla kebapçıdan, pizzacıdan bir şeyler gelir. İş yerinin servisi sağolsun, kapının önünden alıp kapının önüne bırakıveriyor. Hatta istersen iş için bile dışarı çıkma; bak bu da para kazanmanın bir yolu.

Mutlu muyuz peki? Evet, birçoğumuz. (olduğumuzu sanıyoruz.)

Bizi yalıtanlar mutlu mu peki? Hepsi ziyadesiyle!

Sokaklar tehlikedir. Sokaklar gerçektir. Sokaklar farkındalığı artırır. Sokaklar bilinçlendirir. Sokakta ekonomik dengesizlikler vardır, kültürel eksiklikler, silahlı adalet, yanlışın resmi, doğrunun kavgası, yalanın çıplaklığı, haksızlığın fotoğrafı, tutarsızlık oyunu... Bunları görmeden, bilmeden nasıl uyanacağız?

Etliye sütlüye dokunmuyoruz. İçe dönüyoruz. Suni gündemlerle meşgul ediliyoruz. Farkındalığımızı köreltiyoruz.

Susuyoruz!

Bizden beklenileni yerine getiriyoruz;

Üç maymunuz artık...


(Resim: Szekely Gabor)

18 yorum:

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Bütün hepsine katılıyorum hatta bütün bu olanlara yazık gözüyle bakıyorum. Bu yaşımda bile neyseki ben böyle biri değilim. güne 5 olmadı 3 kere markete çıkar kapıda araba varken minübüs otobüs kullanır, kısa mesafelere bile üşenmeden yürürüm seninde bildiğin gibi.Yazını okuduktan sonra çok sevindim bu halime. Yazın çok gerçek ve çok güzel. İşte benim kızım

sibel dedi ki...

c.tesi size geklirken once minibus'e bindik. minibus tam gaz. kuzu(5 yasindadirsahsi) daha once kucagimda ani bir frenla yere yapisma tecrubesinden muzdarip korktu epey. kaale alinmayan kirmizi isiklari saydi.minibusten inince dolmus yolunda bir trafik kesmekesinin ortasinda kaliverdik. yesile ragmen yine de dikkatli olmasi gerektigini uzunca bir zamandir anlama veremeden dinliyor zaten.11 yasimdan beri toplu tasima kullanirim. tacize cok direndim. her yuruyus ihtimalini degerlendiririm. yine tacize cok direndim. sokaklarda yuruyuse de katildim, sivil toplum orgutlerinde de gorev aldim. ya koltuk derdinde adamlarla kavga ettim ya yasal bilmemneler yuzunden bir arpa boyu yol gidemedim. proje icin fotografini cekmeye calistigim tarihi yapinin bir tarikat merkezi oldugunu anladigimda bir kac salvarli adam ustume yuruyordu. 23 yasinda meslegimi sahada ogrenecegim derken mafyayla tanistim. 35 yasindayim ama komiktir, eskiden hersey daha kolaydi falan derken buluyorum kendimi. kizim icin korkuyorum ve 'farkinda' olmasi icin sokaga salmak icin 2 kere dusunecegim.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Barış'tır İde'dir iki laf edemiyoruz bari burada iki satır konuşalım dedim. İleri Geri de haklı sende eee neolucak şimdi hani iki uç meselesine döndü bu. Yine de gözünüz aydın bunu da söylemeden geçemiyeceğim Çocuklu anneler için'neden ağlıyor' cihazı çıkmış üstünde 5 adet düğme var acıkma altdeğiştirme uyku hastalık cansıkıntısı. Çocuğun yanına koy git, çocuk ağlayınca gel yanına bak hangi düğme yanıyor hemen o işlemi yap. Eğer cansıkıntısı düğmesi yanıyorsa boşver gitsin. Bizler 9 ay boyunca kız mı erkek mi,sakat mı sağlam mı diye bekledik durduk. Teknoleji işte çocuk doğar doğmaz konuşturuyorlar.
Daha neler göreceksiniz bakalım.
Sizi seviyorum

Butterfly dedi ki...

Bir aile sohbetinin içine dalmışım hissini uyandıracağım belki ama;) kıskanılacak kadar özel bir bağ olduğu kesin bunun:)
Sema söylediklerin çok doğru artık herşeyi teknoloji hallediyor, sanki buna mecburuz gibi geliyor,çünkü insanlar bir yaşam oburu, bunun en büyük bedeli de, bir zaman fakiri olmak, yaşam insanları o yöne doğru da sürüklüyor, alışverişler internet ortamından, ekmekler evdeki nakinalardan, faturalar telefonla ödeniyor. Bunların hepsi aslında yaşamı kolaylaştıran şeyler, bana dokunan sadece yüz yüzyüze konuşmanın güzelliğini, gülümsemenin sıcaklığını, dokunmanın büyüsünü unutup, onların yerine, msn, face book, telefon gibi teknolojik canavarların aldığını görmek, evet bir tek bu çok dokunuyor...
Not: bir yerde gördüm çorap ören ninlere varmış, kendinize bir nine tutuyorsunuz bir el örgüsü çorabı size 10 günde örüp gene internet ortamından yolluyormuş, yurt dışında bir köyde yapılan bu uygulamada yaşlı ninelere de para kazanma kapısı açılmış

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Yazını okuyunca kendimi sokaklara atmak istedim. Sultanahmet'te dolaşmak, Kapalıçarşı'da esnafla sohbet etmek. Akşam olunca da şöyle İstiklal Caddesinde bir mola vermek.:))

O kadar haklısın ve güzel yazmışsın ki. Bunun üzerine ne desek boş. Aynen dediğin gibi olduk maalesef.:((

Ebru Oğuş dedi ki...

şimdi bu yazını okuyunca düşündüm de yıllar olmuş ben toplu taşım aracına binmemişim! oğlanlarla yolda giderken anne bak doymuş anne bak obotüs diyorlar bazen, kafama şimdi dank etti ki onlar için dolmuş ve otobüs yolda yanımızdan geçen araçlar sadece! ne işe yararlar bilmiyor bizimkiler, utandım kendimden! farkındalık sadece çocuklarımız için değil bizim için de kazanılması şart olmuş!

OzLeM dedi ki...

Semacım, sözünü ettiğin sanal araçların tümünü dediğin şekilde kullananlar bir yana, kendi adıma, bir kısmını kullanmak hayatımı soonnn derece kolaylaştıran bir şey. Faturalarımı ve banka işlemlerimi bilgisayadan yapmak muhteşem; sıra beklme ve banka mesai saati derdi olmadan. Sanal alışveriş kısmı, beni cezbetmeye başladı son zamanlarda çünkü alışveriş merkezleri daha sıkıntı verici hal almaya başladı. Yok ki artık etrafımızda bakkallar, manavlar. Migros'a gitmek ne kadar zevkli allahaşkına! Spor meselesine katılıyorum, çünkü spor zaten açık hava için bir bahane aslında. Yani genelde ayağa takılan ıvr zıvır işleri kolayca internetten halletmek sevdiğin başka işlere, dostlarla görüşmeye vakit kazandırıyor bana kalırsa. Sanal görüşmeler de; normalde işten güçten çocuklardan vakit bulamayıp görüşemeyeceğin arkadaşlarla hiç değilse kameradan falan görüşmek kötünün iyisi gibime geliyor:-)
Her şeye rağmen, bu teknlojik nimetleri yerinde kulllanmayarak farkındalığımızın köreldiğine de katılıyorum. Sokağa çıkmayarak, çıkarmayarak görmezden gelinenler...hala oradalar...

Adsız dedi ki...

yine de biz şanslı gruptayiz be semacım diyerek başlıyım, sitelere tıkılmadığımız için heryere arabayla gitme zorunlulugumuz da yok, hala dolmuşa otobüse binebiliyoruz (toplu taşıma sorunları yeni değil hep vardı zaten di mi?). ben aras'ın günlük sütünü yan sokaktaki bakkaldan alırken her aksam(!) ve boş şişeleri iade ederken mutlu oluyorum hala. pazardan elim kolum dolu dönerken köşe başında dinlenirken de. bunlar güzel şeyler. hafta sonu alışveriş merkezinin bunaltan kalabalığına gitmektense internet yoluyla eve paket çağırmakta da bir sorun yok aslında veya banka işlemlerini evden/işten halletmekte...
ama benim sibel'in yeri'nde dedigim daha farklı bir yalıtılmışlık aslında. bir nevi içe dönüş, teknolojiye gömülmek şöyle dursun ondan kaçış aslında. "buzdan hayaller" filmini görmüşmüydün? işte öyle ıssız bi kasabada kalmak isterdim (orası izlandaydı, norveç de olur tabi). şimdi kar da yağıyor ya çok uygun düştü.(filmi görmediysen veririm)

Unknown dedi ki...

Gevezecim,
çok güzel ve çok çok ta doğru bir yazı olmuş. Hepimizin yaşadığı durum bu. 2 gündür evden adım atmadım dışarıya markete gidip alışveriş yapmam lazım ama bu internetin başından kim kalkacak:( spora gidiyorum allahtan ama düşündümde biniyorum arabaya gidiyorum tekrar binip arabama dönüyorum kimseyle bir iletişim yok aslında ne tuhaf farkında bile olmadan yaşıyoruz....

Adsız dedi ki...

tokat gibi çarptı yüzüme yazın.sokaklar gerçekten tehlikeli midir?yoksa,biz insanlar,hayatın omuzlarına yüklediği sorumlulukları,hırsları sokaklarda birbirimizden mi çıkarıyoruz?
çok severim sokakları,hatta İstanbulun sokakları,bence,dünyadaki birçok ülkenin sokaklarından daha da güzeldir.tek başıma o sokaklarda,özgürce dolaşmayı çok severdim.-dim diyorum çünkü bu aralar maalesef bunu yapamıyorum.neyse ,acımaktan vazgeçeyim kendime :) haklı olduğun taraflar var semacım,evet ama diğer yandan ben seviyorum telefon bankacılığını (bu aralar dışarı çıkamadığım için çok işime yarıyor çünkü),seviyorum,teknolojiyi,interneti (sizi nasıl tanırdım o olmasa)ufkum genişledi desem yalan olmaz...
ama haklı olduğun taraflarda çok,sokaklar insanlar için ise neden,bizim için "planlanmış" üst düzey güvenlikli evlerimizde oturuyoruz.acaba,biraz korkak mı olduk ne?

Derin Sularda dedi ki...

Evet kesinlikle iletişimi,insan ilişkilerini körelten bir yapıya dönüştü teknoloji, her şeyi iki dakikada internetten halleder olduk çıktık ne mutlu bize..:)

Sen yazdıkça daha çok özlediğimi farkettim sokakları, gezmeyi, dolaşmayı ama sürekli aklımda internetten bakmam gereken şeyler varken artık sokaklardan da zevk alamayacağım korkarım..:(

Geveze Kalem dedi ki...

Bankanın -gişe görevlilerinden olmayan- bir çalışanı masasında oturuyor. Girişteki danışma benim işimin o çalışan tarafından görüleceğini söyleyip işaret ediyor. Bakıyorum masasının çevresi boş, üstelik önünde iki de sandalye. Oh diyorum, sıra mıra beklemeden hemen işimi halledeceğim. Bilgisayar ekranına bakıyor, çok meşgul bir halde değil. Yanına varıp durumumu izah ediyorum. Kafasını ekrandan çevirmeye gerek dahi duymuyor. Dahası sanki beni duymuyor. Kabalaşmak istiyorum ama erken. Yine de bu duygu içinde olduğumu fark ettirmem lâzım; ''Kulaklarınızda bir sorun yok değil mi?'' diye soruyorum. Kızgın bakışlar üzerimde artık. ''Biraz beklerseniz bir iş hallediyoruz herhalde!'' diyor. Tabii canım, benimki iş değil ki sohbete gelmiştim ben öylesine! Lütfedip dönüyor bir süre sonra ve bilin bakalım ne diyor? ''Ne vardı?'' Eşşşeğin gazı vardı! İki saattir kime anlatıyorum ben derdimi? diye söverken içimden sabır çekip bir daha anlatıyorum. Daha adımı sorma faslına başlamışken telefonu çalıyor, asık suratı gevşiyor ve özel olduğu belli bir konu hakkında konuşmaya başlıyor. Telefonu kapattıktan sonra 'ne vardı?' sorusuna maruz kalacağımı sansam da neyse ki konuyu 'İsim neydi?'den alıyor. Daha soyisme gelmeden yanında başka bir çalışan hanım bitiveriyor. Aralarında az önceki telefon konuşmasının devamı olduğu belli olan bir sohbet başlıyor. Sonra bizimki çekmecesini açıp bir kesekağıdı çıkarıyor. Yanındaki, ne olduğunu merak etmeme fırsat bırakmadan açıyor hemen ve lüp! bir şekeri ağzına atıyor. Gülüşmeler, kıkırdaşmalar... Hepsi alt tarafı bir şeker üstüne. Ben iyice geriliyorum. Aslında hiç sabırlı değilimdir, durum bu aşamaya gelmeden ortalık çoktan kalay kokardı da merak ediyorum bu gevşekliğin sınırlarının nereye varacağını. Ara ara öflemeler, püflemeler, iğneli sözlerle zorluyorsam da pek değerli banka görevlisi işimi uzuuuuun bir süreye yayarak, araya birkaç telefon görüşmesi ekleyerek, gereğinden fazla ağır hareket ederek ancak bitiriyor. Aslında düşüncem başından beri o görevliyi üst makamlara şikayet etmekken, bunun için süremi epeyce aşmış olduğumu fark edip koşa koşa eve varıyorum. Çünkü bankada fiili olarak bulunup işimi tamamladıktan sonra, işleme telefon yoluyla devam etmem gerekiyor. Ancak aynı bankanın telefonda görevli çalışanı işlemimde yanlışlık olduğunu söylüyor. Ben o kadar saat o aptal kadının gevşek hareketlerini koca bir yanlışlık için mi bekleyip sineye çektim?!!!
Halledilememiş işimi bir kenara bırakıp, hemen o görevliyi şikayet edecek üst makamlar arayışına geçiyorum.
Sonuçta bana bir süre sonra geri dönüp, şikayetim üstüne o çalışanın uyarıldığını, falanı, filanı söylüyorlar.
O uyarıdan hemen sonra masasının başına dikilen kişilere aynı şekilde davranmadığından eminim, sonrasında yine gevşemiş olsa bile.
Ben o bankaya gitmeseydim, daha önceleri teknolojik imkanları kullanmış olsaydım sadece bir tık!la ya da telefonla, bunca sıkıntıyı yaşamayacaktım. Ne de iyi olurmuş. Ama o zaman sorumluluğunun bilincinde olmayan birinin uyarılmasına katkım da olmayacaktı. Bankalarda profesyonel ekiplerin her daim vızır vızır çalışarak müşteri memnuniyeti için gayret gösterdikleri gerçeğinden başka gerçek olmayacaktı kafamda.
Bu, mübalağa ettiğim bir gerçeğin en basit örneği.
Teknoloji elbette ki hayatımızı kolaylaştırıyor. Bu inkâr edilemez bir gerçek ama teknolojik gelişmelerin, değişen tüketim ahlâkının hayatımızı kolaylaştırdığı gerçeği birilerinin cebini doldururken, birilerinin de farkındalığımızı körelterek bildiğini okumasını sağlamıyor mu?

(Örnekleri biraz da genişletmeye kalkarsam, bunun için yeni bir post hazırlamam gerekecek.:)
Hepinize sevgiler...

Butterfly dedi ki...

keşke bir post yapıp anlatsaydı8n sahi, bende bir banka görevlisini buna benzer bir olay için şkayet etmiştim, soruşturma geçirmişti banka personeli genel müdür yardımcısı beni aramıştı, hala o bankaya ne zaman gitse3m neredeyse herkes ayağa kalkıyor, geçenlerde o şikayet faksını buldum o kadar öfkelenmişim ki, sonunda şunları yazmışım; beni bağlamaz diye elini kolunu saygısızca sallayan personelinizi kim eğitecek? ben mi?" yıllar oldu, hala o bankaya karşı negatif tutumum devam ediyor.. Neyse birden anısadım işte senin olayından dolayı, keşke biraz sert çıksaydın sahi...
sevgiler

elektra dedi ki...

ben şöyle de düşünüyorum geveze kalem, bak şimdi yaptığımız gibi bir şey anlatacağım. sokağın dili ve mekanı değişiyor gibi geliyor bana. yanyanalık fiziksel olarak azaldıkça, azaltıldıkça, azalmak ve yalnızlaşmak zorunda bırakıldıkça biz, insan, mayası iyi tutmuş hamur gibi pörtleyerek yeni kanallar buluyor kendine. şimdi bizim yaptığımız gibi. bu yalnızlaştıran teknolojiyi çoğalmak adına yeniden üretiyoruz bizler de.bloglarla, forum alanlarıyla, paylaşım programlarıyla, buradayız diyoruz birbirimize. ne de olsa, insan kendini insanda tanır.
sevgiler...

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Yıllar önce koza teorisi isimli bir makale okumuştum. Yanlış hatırlamıyorsam 30-40 yıl sonra insanların, teknolojinin yardımı ve dış dünyanın tehlikeleri nedeniyle tamamen evlerine - kozalarına kapanacağını yazıyordu. Aradan o kadar da zaman geçmedi ama sanki o hale geldik gibi. Bir şeyler ayarlayıp dışarıya çıkmadığım sürece sanki aylarca evin içinde mutlu mesut yaşarmışım gibi geliyor bana.

TuBiKKo dedi ki...

bu konudaki tüm düşüncelerine tüm yüreğimle katıldığımı söylemek isterim..Teknolojinin bütün nimetlerini kullanmakta olan biri olarak aslında içten içe bir teknoloji düşmanlığım da yok değil... İnsan ilişkilerini körelttiği için,eğlence anlayışını iyice eve taşıdığı için ve en en önemlisi de dostlarla bir araya gelip de iki satır konuşmayı bile zorlaştırdığı için.. Nasıl olsa artık msn var her gün görüşüyoruz diye;eskiden binbir zorluklarla ayarlanıp buluşulan ve çok da keyifli vakit geçirilen görüşmeler bile yapılmıyor artık... Ya da uzaktaki arkadaslara yazılan mektuplar yok,özene bezene kendi ellerinle... E-posta kutuna giriyorsun yazacaklarını yazıyorsun ve bir tıkla hoop arkadasının sanal posta kutusunda oluveriyor sanal mektup...

Bence bu sanal ortamlar; samimiyetsizliği destekleyor. (çoğu zaman böyle olduğunu kastediyorum yalnızca;istisnalar yok değil)

Bu konuya değindiğin için çok teşekkür ederim..Aklına,ellerine sağlık...

Geveze Kalem dedi ki...

Tuhaf bir adalet anlayışım var benim. Şimdi en son bu yazının yorumlarına topluca bir yorum ekledikten sonra yeniden gelen yorumlara aslında tek tek açılım yapma ihtiyacı içindeyim. Ama diğerlerine de öyle yapmadığımı düşünüp vazgeçiyorum.:) Aslında ilk baştan herkese ayrı ayrı yazacaktım ama yaklaşık olarak aynı şeyler içerdiğinden ve yazmak istediğim bazı şeylerle birleştiğinde yazı çok uzun olacağından, topluca cevap vermiştim. Gereksiz yere konuyu uzattığımı düşünüyorsunuz, değil mi? Aslında şu sıralar fazlaca 'dikkate alınmak' meselesi üzerinde düşündüğüm için böyle bir giriş yaptım. Bu meselenin blog dünyasıyla en ilgili kısmı, yazdıklarına değer verip 3-5 satır yorum karalamış insanlara sen de onları dikkate aldığını belirten ayrı ayrı kaleme alınmış yorumlar yazman gerekir, düşüncesi.(Tabii ki istisnalar var, bazen herkese yalnızca bir bilgi aktarman ya da teşekkür etmen gerekiyorsa bunu yapman kaçınılmaz.) Ama ben belki biraz şımarıklıkla bana hitaben cevaplanmış yorumlardan keyif aldığımı belirtmek istiyorum.
E şimdi bunca lâfın üstüne herkese ayrı ayrı cevap yazmam gerekir ama bu seferlik özür kabul edilsin, bir dahakine görmek istediğim muameleyi uygulayacağım. Kaldı ki bunu yapmayı gerçekten seviyorum da, sanki herkesle ayrı ayrı mutfak sohbetindeymişiz gibi geliyor bana.:)
Ne gereksiz gevezelik etmiş oldum değil mi? Olsun, baştan adıma geveze kalem diyerek buna bahane bulmuşum bile.:)

Adsız dedi ki...

[b][url=http://soft-buy-oem-7.com/item/2260-Adobe-Creative-Suite-5-Master-Collection.html]Adobe Creative Suite 5 Master Collection - $249.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/2134-Windows-7-Ultimate-64-bit.html]Windows 7 Ultimate 64 bit - $79.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/1535-Windows-XP-Professional-with-Service-Pack-3.html]Windows XP Professional with Service Pack 3 - $59.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/2272-Office-Professional-Plus-2010-64-bit.html]Office Professional Plus 2010 64-bit - $79.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/2259-Adobe-Photoshop-CS5-Extended.html]Adobe Photoshop CS5 Extended - $69.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/1826-CorelDRAW-Graphics-Suite-X4.html]CorelDRAW Graphics Suite X4 - $119.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/2256-AutoCAD-2011.html]AutoCAD 2011 - $199.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/2262-Norton-360-Version-4.0-Premier-Edition.html]Norton 360 Version 4.0 Premier Edition - $49.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/2299-Adobe-Creative-Suite-5-Master-Collection-for-MAC.html]Adobe Creative Suite 5 Master Collection for MAC - $259.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/2295-Adobe-Photoshop-CS5-Extended-for-MAC.html]Adobe Photoshop CS5 Extended for MAC - $69.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/2296-Adobe-Dreamweaver-CS5-for-MAC.html]Adobe Dreamweaver CS5 for MAC - $69.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/1832-Microsoft-Office-2008-Standart-Edition-for-Mac.html]Microsoft Office 2008 Standart Edition for Mac - $119.95[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/item/1996-Mac-OS-X-10.6-Snow-Leopard.html]Mac OS X 10.6 Snow Leopard - $29.95[/url]

[url=http://soft-buy-oem-7.com/][img]http://soft-buy-oem-7.com/img/baner/big2.jpg[/img][/url]

2008 software purchase, [url=http://soft-buy-oem-7.com/]upgrade oem software[/url]
[url=http://soft-buy-oem-7.com/]sell software services[/url] buy old photoshop student discount for microsoft office
windows vista desktop themes [url=http://soft-buy-oem-7.com/]software from macromedia[/url] professional software discount
[url=http://soft-buy-oem-7.com/]cd cover - adobe acrobat pro 9[/url] adobe photoshop cs4 serials
[url=http://soft-buy-oem-7.com/]best web browsers windows xp[/url] software resellers uk
microsoft office 2007 educational discount [url=http://soft-buy-oem-7.com/]what software to buy[/url]

[url=http://cherubgarden.bizland.com/avon1718/phpBB2/viewtopic.php?p=186639#186639]free software of macromedia[/url]
[url=http://www.marinkristinephotography2.com/blog/2009/08/brazilian-room-tilden-park-wedding-engagement-photographer/comment-page-1/#comment-643]anti virus software to buy[/url]
[url=http://taoliverpool.co.uk/forum/index.php?action=profile;u=68525]discount oem software[/url]
[url=http://www.10blog.org/2007/11/09/i-encuentro-iberoamericano-de-bloggers/#comment-4520]downloadable software programs[/url]
[url=http://www.chiosrentamoto.gr/booking.html]retail sale software[/url][/b]