Ertelemek

|

Kırtasiyelerde, postane önlerinde hâlâ dönen standlarda kartpostallar satılıyor mu?

En son ne zaman dikkat ettim hatırlamıyorum, çok ilgimi çekmediğinden olsa gerek. Sanıyorum bizim nesille beraber azaldı kart, mektup postalama hadisesi. Şimdilerde kalmadığını söylesek yanlış olmaz.
Simler serpiştirilmiş yılbaşı kartları vardı, ya da kapağı açıldığında müzik çalanlar, sevgisinin ölçüsünü kucağına doldurduğu kalplerle ifade eden ayıcık resmedilmiş olanlar...

Hiçbirini almışlığım yok. Ben hayatım boyunca bir tek kartpostal aldım; üzerinde ''Her seçiş bir vazgeçiştir'' yazılı olan, sıradan, renksiz, pulsuz bir karton parçası.

Üniversite yıllarımda az sayıda teori derslerimin notlarını bir arada tuttuğum klasörümün, ilk sayfasına iliştirmiştim bu kartı. O zamanlar Pascal'a ait olduğunu bilmediğim bu sözü her gün defalarca okur, üstünde sayısız kere düşünmekten bıkmazdım. Hayatın özeti buymuş gibi gelirdi bana. Bilmem ki, belki de sahiden budur.

'Ertelemek' dedik bu kez kelime oyunlarında. Nedir ki ertelemek?

İnsanoğlunun kendi kendine bir kandırmacası daha! Bir şey ya vardır ya yoktur. Ya yapılmıştır ya da yapılmamış.
Hayal etmenin, niyet etmenin, bir şeyi gerçekleştirme amacıyla o konuda tasarı yapmanın adı ertelemek olmuş. Bir saniye sonrasında bile ne yaşayacağımızı bilemeden neyi, nasıl erteleyebiliriz ki? Her seçiş bir vazgeçiştir! Eğer bir şeyi yapmamayı seçiyorsak, başka bir şeyi yapmayı seçmişiz demektir. Yani ertelemek, aslında ertelediğimizi düşündüğümüz şey yerine başka bir şeyi uygulamaya soktuğumuz anlamını taşımıyor mu?

Ertelenen mesele bizi ertelendiği için yargılamaz, hayat da yargılamaz. Yalnızca vicdan yargılar.

Belki de bu yüzden bazı durumlar için 'ertelemek' kelimesini kullanarak yargıdan kaçıyoruz. 'Seni görmeyi seçmedim,' diyemiyoruz, 'daha zahmetsiz, daha eğlenceli, daha renkli, daha keyif alacağım bir seçimim var sırada, seni görmekten önce,' nasıl diyebiliriz ki?
''Görüşme planımızı haftaya erteleyelim mi?'' Ne kadar masum!
Garantisi var mı peki?

Ama ertelemenin, ertelediğini düşünmenin de iyi tarafları yok değildir. Ertelemek zihni aynı konuda sürekli meşgul etmek demektir. Rahatsızlık ölçüsünde de olsa, heyacan eklenmiş de olsa ertelenen her konu, bir gün gerçekleştirileceği arzusuyla güçlenir, çoğukez değerinden öte.

Duygudan ırak bulduğum bir kelimeydi 'ertelemek.' Varlık ve yokluk arasındaki alanda umut etmek, hayal etmek ve beklemekten başka şeye yer bulamayıp, ertelmeyi de bu değerlerin kabullenilmemiş kılıfı olarak düşününce, şöyle bam teline dokunacak yazı yazmam mümkün olmadı.
Varsın bu yazı da böyle olsun, diğer oyuncuların duygulu satırlarıyla avunurum ben de.:)
(Resim: Szekely Gabor)

13 yorum:

sessiz balik dedi ki...

haklısın ; bu kelime aslında bir şeylerin üstünü örtmeye yarıyor.

yazını okurken aklıma bişey geldi

ertelediğimiz şey her neyse eninde sonunda hayata geçiriyorsak işte ancak o zaman bu kelime doğru kullanılmış olmuyor mu?
oysa bazı eylemler ertelense de hayata geçirilmiyor ve o zaman kelime doğru kullanılmamış oluyor ,o eylem aslında iptal edilmiş ya da vazgeçilmiştir , ertelenmiş değil.

yani bu öyle bir kelime ki doğru yerde kullanıp kullanmadığımız o anda değil daha sonra belli oluyor.
ilginç...
ve bu kelimeyle bize hatırlatılan gerçekten erteliyor muyuz ? yoksa ertelemek kılıfı altında iptal mi ediyoruz ?

Geveze Kalem dedi ki...

Özlem'ciğim bakıyorum en az benim kadar hızlısın.;-) Anladın sen onu.:)

Oyy yordu şimdi bu yorumun beni. Vallahi doğru, kafam karıştı; şimdi biz ertelemek diyerek aslında vazgeçiyoruz ama sonradan gerçekleştirdiğimizde ertelemiş olduğumuz bir şeyi hayata geçirmiş oluyoruz. O zaman ertelemek zaman kavramını yitirmiyor mu? Şöyle de olabilir, ertelediğimizi düşündüğümüz şeyi hayata geçirdiğimizde aslında planladığımız, hayal ettiğimiz bir şeyi yapmayı seçiyoruz.(artık, en nihayetinde.):))
Karıştı mı ne?:)

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Valla kızlar, öyle yerlerden açmışsınız ki konuyu, şimdi siyaset meydanında Hatemi sülalesi uğraşsa işin içinden çıkamayacak.:)

Şu simli, ayıcıklı kartpostalları hatırlatarak, yazının başında bam telime dokunmuştun zaten. Ertelenmesi gerekenleri erteleriz, yaşanması gerekenleri yaşarız. Çok da karmaşık değil aslında yaşamak.:)

Bir de söylemeden geçemeyeceğim. Benim Miniğin senin Minik için yorumu: Maşallah anne, ben hayatımda böyle tatlı bebek görmedim. Saçları da çok güzel he..:)

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

O muhteşem sözün Pascal'e ait olduğunu bilmiyordum.. Beni nedense çok hüzünlendirir, zorlar ya onu yada bunu seçmek..

Geveze Kalem dedi ki...

Sevgili İncegül, heh tam da dediğin gibi işte; hayat bu kadar karmaşık değil.:) Zora sokmak için anlamsız bir uğraş içine giriyoruz bazen.;-)
Oğlum, minik büyüğünden böyle güzel sözler duyduğunu bilse eminim çok memnun olurdu. :) Annesi, Barış'ın bloğuna arada sırada kendisi de yorum bıraksın o zaman. Çünkü er geç okuyacak Barış bunları, eminim onun kelimelerini okumak ileride büyük keyif verir.;-)

Sevgili Ayşegül, düşündüm de evet haklısın, hüzün duygusu hiç yabancı değil bu cümleye. Belki bu yüzden güç veriyordur bana. Birçoklarının tersine hüzünlüyken çok kuvvetli bulurum kendimi.:)

etki alanı dedi ki...

Sevgili geveze kalemim,
Aslında yazında çok fazla incelikler var..Ne kadar derin anlattığının farkında değilsin..Biraz telaşlı bir karakter misin yoksa?
Sankihiç birşeyi ertelemeden yapanlardan mısın bilmiyorum..Halbuki sen bu konudan nice senaryolar çıkarırdın..
Pascal'ın sözü,yazının özeti..
Yazından çok keyif aldım..Biraz da ders...
Hayatımızda gecikmelere yer vermemeye çalışalım..
TüTü

Geveze Kalem dedi ki...

:)
Sevgili Tütü,
Nasıl da anlayıvermişsin beni.:)
Bu konuda nice senaryolar çıkarma deyimini, üşenmesen bu konuda daha ne örneklerle, ne uzun bir yazı yazardın demek olarak algılıyorum. Evet, haklısın!:) Telaşlı değilsem de sabırsız olduğumu söyleyebilirim. Ama buna rağmen planlarımı çarçabuk hayata geçirme konusunda bir türlü başarılı olamam.:) Tezat bir durum anlayacağın, ikizler burcunun sıradan davranış biçimi diyelim.:P
Sevgiler...

Tabiat Ana dedi ki...

her seçiş bir vazgeçiştir.Doğru... seçtiğin yolda ilerleyip vazgeçtiğini düşünmeden.Başka türlüsü mümkün değil zaten.

Ebru Oğuş dedi ki...

Sevgili Sema,
Pascal'ın sözü -ki ben ilk defa duyuyorum sanırım- "ertelemek" kelimemizin aslını anlatıyormuş gerçekten...
madem biz şimdi çanakkale'yi "ertelemeyelim" derim bu yazın üzerine;)

Geveze Kalem dedi ki...

Vazgeçtiklerin, seçtiklerinle her tökezlediğinde hatırlatıyor kendini sevgili Tabiat Ana. Kim bilir, belki de diğer biz vazgeçtiğimizi sandıklarımızla başka boyutlarda seçtiklerimizi yaşıyoruzdur.;-)

Yok yok Ebrucum, ertelemiş falan değiliz de fikirleri daha çarpıştırsak diye düşündüm. Linki inceledim bu arada, mail yazacaktım ama buradan söyleyeyim madem; çok akıl çelici.:) Ama şimdi İstanbul'da güneşsiz bir havada üşüdüm mü nedir soğuk gelmeye başladı Çanakkale fikri bana. Dur yazışırız daha.;-)

Derin Sularda dedi ki...

Sema'cım yazını şimdi görmedim, sürekli kontrol ettiğim sayfanda yer aldığı ilk anlarda okudum yorum yazmayı ise istemeden "ertelemiş" bulundum, çünkü müzmin "yorum sorunum" yine baş gösterdi... Ancak okurken, gerek senin yazını gerekse diğer kelime oyuncularının yazılarını bu kelimenin her bakışta, her yürekte, her düşüncede ne kadar farklı farklı yorumlandığını gördüm... Misal, Sardunya'yı okurken "ertelemek" gözüme ne kadar sıcak görünmüştü, tatlı cadı ertelemenin geç kalınmışlığını işaret etti, sessiz balık gülümseten yanını ve aynı şekilde her bir kalemde ayrı bir "anlam" taşıdı ertelemek... ama şimdi seninle ertelemek gerçekten de bir vazgeçişmidir çelişkisi düştü aklıma ve sanırım bir süre daha meşgul edecek zihnimi...

Cocukla Cocuk dedi ki...

sözü biliyor ama pascala ait olduğunu bilmiyordum. Bu söz benimde üzerinde çok düşündüğüm ve özellikle geçmişe ait hesapları yaparken tekrarladığım bir söz.
Ertelediğimiz şeylerin önlerine daha fazla istediklerimiz geçiyor çoğu zaman. Ama gün gelip bir şekilde yapmadığımızı hatırlayınca o şeyi, günün koşullarına göre tekrar gözden geçiriyoruz, bazen maalesef vakit geç oluyor. işte bu durumda o zaman vazgeçtiğimiz şeyler üzüyor bizi.

ay bu kelime oyununa ilk kez katıldım, zorlandım, umarım anlaşılmıştır sevgili geveze kalem

Adsız dedi ki...

Oysa bir önceki kelime oyuncusunun mekanından gözlerim dolarak ayrılmıştım ki senin bu yazın azıcık yüzüme (beynime gözlerime diyelim:) şamar gibi indi:))Çok acımasız eleştirmişsin bu kelimeyi:))Bravo!:)