Mim Zamanı :)

|

Sevgili Goddess Artemis 'Şarkı Klösörü' konusunda beni mimlemiş. Kendi listesine baktığımda onun da benim gibi 80'lerden kendini kurtaramamış olduğunu gördüm. :)

Doğrusu bilgisayarıma kayıtlı bir müzik klasörüm yok, çoğunlukla fotoğraflar gibi onları da bir an önce CD'ye kopyalar ve hafızayı mümkün olduğunca açık tutmaya gayret ederim.

Ama ne yazık ki kopyaladığım müzik CD'lerimi fotoğraflar kadar özenli muhafaza edemem. Ve aslında kitap gibi dizili CD rafları olanlara hep özenmişimdir. Bu mim bu sebeple benim en zorlandığım mim oldu. (Sevgili Biyo'ya saygıyla 'mim'i 'sobe' olarak düzeltiyorum.:P)

CD'lerimin olanca dağınıklığına rağmen klasik müzik serisini çoğunlukla bir arada ve dikkatle koruduğumu belirtmeliyim. Klasik müzik dinlediğini söylemek riskli bir durumdur günümüzde; hemen yaftalanırsınız, 'entelektüel' görünme derdinde olmakla suçlanırsınız, hatta ne hikmetse klasik müzik hatırlara hemen arabesk müziği getirir, sanki arabesk müzik dinliyor olmanın ayıbını(!) klasik müzik dinlediğini söyleyerek örtmeye çalışıyor gibi algılanırsınız.

Eğer müzik konusunda teknik bilgim olsaydı neden klasik müzik sevdiğimi açıklayabilirdim. Ama bu bana göre soyut sanattan neden hoşlandığınızı açıklayamamak gibi bir durum. Eline fırça alan herkesin bir tuvali kırmızıya boyayabileceğini sanırsınız. Ama bazıları öyle boyar ki neden olduğunu anlayamadan dış kabuğunuzdan içinize sızdığını hissedersiniz. Bilinmez hislerinizin yansıdığı bir ayna gibi görür, en değerli köşenize asarsınız, başkalarının "Bu ne ki şimdi?" deyişlerine aldırmadan... Zaten bence soyut sanatı özel kılan da budur.

Klasik müzik de böyle bir şey benim için, nasıl olduğunu bilemediğim biçimde, tanımadığım, varlığından haberdar olmamı sağlayan noktalarıma dokunuyor.

* * *

Yirmi üç yaşımda, henüz dört beş yıllık tecrübemle kendi şirketimin sahibi olmuştum. Piyasada tecrübeli biriyle ortaklık kurmuştuk. O dönemin bana gerek yaşam, gerekse iş tecrübesi anlamında çok şey kattığını düşünsem de, 'keşke'lerim de yok değildir; keşke bu kadar erken yol katedip, bu kadar erken soğumasaydım, gibi...

İşin tasarım, yönetim, planlama kısımları çok keyif veriyorsa da, para alışverişi kısmı hâlen daha uğraşmaktan imtina ettiğim kısmıdır. Ve o dönemde atölyelerin, malzemecilerin hesaplarını tutmak, ödemelerini yapmak işi de bana düşüyordu. (Ne yalan söyleyeyim, keşke 9-6 saatlerinde çalıştığım bir iş yerim olsa da azıcık dinlenebilsem, diye çok düşünürdüm.:))

Tekstil atölyelerini belki birçoğunuz gazete ilanlarındaki 'reçmeci', 'remayözcü', 'son ütücü' gibi sıfatlar sebebiyle biliyorsunuzdur.:) Yalan yok, eğitim seviyesi oldukça düşüktür. Eğitim seviyesi bir yana, algı seviyesinin düşük olması çoğukez zorlaştırır işinizi. E böyle bir ortamda klasik müzikten bahsetmek oldukça tuhaf bir durumdur.

15 CD'lik klasik müzik serisi siparişim iş yerime ulaştığında hevesle açmış çocuk gibi onları seviyordum ki bir atölye sahibi ödeme almak için geldi. Genç bir adam. İşle ilgili üç beş kelamdan sonra CD'lere bakmak için izin istedi. Sadece merakını gidereceğini sanıyordum ki gözleri parlayarak inceledi. Çok severmiş! En sevdiği bestecileri falan saymaya başladı. Hatta bazen kafası çok karışık olduğunda kendini bir orkestradaki müzisyen olarak hayal edip dinlediğinden, böylelikle rahatladığından bahsetti. Atölyecinin kafamda oldukça dağılmış profilini bir çemberle belirlemek istercesine (ki ne büyük bir hataymış sonra anladım) eğitim durumunu sordum; lise okumamış! Zaman içerisinde bu genç adam beni şaşırtmaya devam etti; mesela tahminimin ötesinde iyi satranç oynuyordu. :S

Şimdi bu mim konusuna uygun olarak bir klasör oluşturmaya kalksam, geveze kalemimin yardımıyla bu post epeyce uzayıp gidecek. Ben en iyisi buraya beğenilerimden birini ekleyerek sonlandırayım postumu. Hem Bugün baharın ilk günü, yakışmaz mı? ;-)


13 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Chopin'in Waltz'i nefis bir seçim olmuş bu mim yazısına, elinize sağlık! :o)

Ebru Oğuş dedi ki...

yakışmış, hem de çok yakışmış:-)

Unknown dedi ki...

merhaba, çok hoş bir yazı olmuş; özellikle soyut sanat yorumun. klasik müziği ben de çok severim, çok dinlendirici bulurum.
Bazen görünüşe aldanmamak gerek, satranç da biliyormuş demek :-)

sevgiler...

ilknur dedi ki...

sevgili geveze kalem, geçen gün bloguma uğrayıp yorum yazmışsınız. çok teşekkür ederim. ben bu işte çok yeniyim ve yol yordam öğreniyorum. ayrıca önerinizi dikkate aldım ve sayfadaki post sayımı arttırdım. görüşmek üzere...

Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

80 yillarin basinda Erzurum'da Uni.nin yurtlarindan birinde yasli bir ayakkabi tamircisi vardi. Tamirhane yeri kucucuk ve kucuk pilli radyosunda klasik bati muzigi dinliyordu. Hic unutamam sevimli adami, eminim Uni.deki hocalarin bile buyuk bir cogunlugunun alakasi yoktu klasik muzikle...

OzLeM dedi ki...

Klasik müzik (her eser değil ama)benim için arınma gibi bir şeydir. İçime sızan bir rahatlama. Kulağım, beynim kirlenince, klasik müzikle temizlerim. Bir, ohh derim!
Amma velakiinnn, itiraf edeyim ki, soyut sanat bana gerçekten bir şey ifade etmiyor. Ne içime bi şey sızar, ne de beynim kıpırdanır. Ööyle bakar ve "bu da ne ki şimdi?" derim. Anlamıyorum işte, var mı ötesi?
Atölyeci şahaneymiş yalnız.

Esra dedi ki...

Benim aklima neleri getirdi bu hikaye. Bodrum'da parali koylardan birine gitmistik, bundan 15 sene once. Oranin sahibi bir bey vardi, alisilmis sacma sapan muzikler yerine Mozart, Beethoven, hatta Tchaikovsky dinliyordu. Aksamuzeri kendisiyle konusmaya basladik. Konu klasik muzikten acilip dunya meselelerine kadar uzandi. Ogrendik ki kendisi ilkokul mezunuymus... ama o kadar bilgili ve gorguluydu ki hepimizi cok sasirtmisti. Bunun yaninda da nice universite mezunlari gordum, Strauss'u kopek ismi sanan...

Geveze Kalem dedi ki...

Sevgili Artemis, sen sağol.;-) Bahane yarattın Chopin'i bir kez daha dinlememe.:)

Ebru, buralara bahar geldi. Bil bakalım şimdi İstanbul'a ne yakışır? Salacak sahil desem, adalar desem...;-)

Evvelzamaniçinde, klasik müzik sevdiğinin farkındaydım zaten.;-) Görünüşe aldanmamak gerektiğini çok geç fark edenlerdenim ben, ne yazık ki.:(
Satranç bilmek ne demek, adam bu konuda bayağı iyiydi üstelik. Ben o zamanlar iyi oynadığımı sanarak övünürken, ilk anda beni mat etmişti.:))

İko, önerimi dikkate almana sevindim. :) Gezi yazılarında Mavi Limon'dan sonra ikinci takip ettiğim gezi bloğu olacaksın.:)
Sevgiler...

Alp&Ege'nin annesi, hayat bizi hep böyle zararsız, küçük şeylerle şaşırtsın istiyorum. Çünkü her şaşırdığımda yeni bir şey öğreniyorum.:)
Keşke o kişiyi ben de tanısaymışım. :)

Özlem, bu da ne ki şimdi?:)) Zaten hepsinden bahsetmiyorum ben, bazıları işte tam da klasik müziği tanımladığın gibi sızar içine. Bak sen gel İstanbul'a, ben götüreyim seni bir sergiye, anlatayım canlı canlı... ;-)
Bu arada bahar coştu buralarda, elleri çabuk tutmak lâzım.;-)

Esra,
"Bunun yaninda da nice universite mezunlari gordum, Strauss'u kopek ismi sanan..." bu cümlene güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. (ama hadi itiraf edeyim, çok güldüm.:)) Eğitimle öğretimi karıştırdığımız için şaşırıyoruz belki böyle örneklere. Öğretim her şey demek değil, ama eğitim şart!;-) Öğretim düzeyini en üst noktaya kadar çıkarmış bir kişilik, eğitimden yoksun olabiliyor. Bu, öğretim görmemiş eğitimliden daha zavallıdır bence.
Sevgiler...

Ebru Oğuş dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ebru Oğuş dedi ki...

peki ben artık her zaman gelebilirim desem:-)

not: üsttekini ben sildim, iki kelime sehven yanlış olmuş;)

Cocukla Cocuk dedi ki...

Benim de çok benzer bir anım var. uzatmadan toparlarım inşallah. Tekstil sektöründe , denim üretiminde boya şefiydim, adana deyip firmayı saklı bırakayım. ve işletmedeki usta odası ve laboratuar olarak kullanılan bölümde radyomuz vardı, müziğin hep iyi geldiğine inanırdık fabrika olarak ve işletmelerde müzik yayını olan departmanlarda vardı. Neyse benim ustalarımdan birisi klasik müzik hayranı diğerleri arabesk. radyo her vardiyada kanal değiştirir, bazılarına ben dayanamayıp müdahale ederim, pis bir huy ama yönetici olmanın avantajını da kullanmak gerek. neyse benim klasik müzikçi ekip ile diğerlerinin tartışmalarını hatırlattı yazın ve onunla birlikte gitmek için bir türlü ayarlayamadığımız Çukurova senfoni Orkestrası konserini.

Geveze Kalem dedi ki...

Çocukla çocuk,
Atölyelere gitmek zorunda olduğum zamanlar yol boyu arabanın radyosundan 'uygun' kanalları açarak, kendimi orada dinlemek zorunda kalacağım müziğe hazırlardım.:D Yani çok iyi anlıyorum durumunu.;-)
Sevgiler...

sessiz balik dedi ki...

ben de ... ben de :)
herkes bir anısını anlatır da ben anlatmasam olur mu hiç.
benim teknoloji düşmanlığım had safhada olduğundan bi küçük radyolu kasetçalarım vardır müzik dinlediğim evimde hepsi o .
onunla da trt üçü dinliyorum.bir gün vivaldi dört mevsimden bahar çalıyordu eşim yanıma geldi. dinledikten sonra " klasik müzik aslında çok güzelmiş niye ben hiç dinlemedim ki daha önce " dedi.

tercih mi etmedi ? önyargılı mı davrandı ?
bilmiyorum