Sahibini Arayan Gölgeler

|

"Diş macunu gibiyim bugünlerde," diyor olanca sakinliğiyle, "görünmez bir el sıktı dibimden, akıyorum, akıyorum, akıyorum... Geri dolmak istesem dolamıyorum, akacak bu irin, besbelli... Ağır ağır düşmüşüm, hiç farkında değildim. Şimdi seninle ağır ağır konuşmam da ondandır. Yıllar önce annemin ölümüyle başlamış meğerse. Düştüm ama kalkacağım, biliyorum. Hiçbir kimsenin beni pat diye yukarı çekmesini istemiyorum. Ağır ağır kalkmalıyım bu yerden, tıpkı düştüğüm gibi. Farkına vararak kalkmalıyım. Çünkü aradaki kayıp zaman kör etmiş beni. Yine bir zaman dilimini karanlığa bırakıp çıkamam güneşe. Çünkü er geç yakalayacak yine beni, hayatımın herhangi bir evresinde..."

* * *

İncir kabuğunu doldurmayacak kadar küçük bir sebep değildi ama aylardır karanlıkta yaşamasına neden olacak kadar da önemli(hayatî) sayılmazdı düşme sebebi. Belki de bu yüzden arada fark ettirmemeye çalışarak açıyordum odasının ışığını. Ben yakıyordum, o söndürüyordu... Bu böyle aylarca sürdü. Ta ki bu konuşma aramızda geçene kadar.

İyi gün dostu olarak kalmak benim şifrelerime kayıtlı değil, kötü günü fırsattı yanında olduğumu gösterebilmem için. İstemedi. Dostluk elimi her uzattığımda geri itti. Hatta bir keresinde içine ağır bir taş bırakarak...

Ancak bu konuşmayla anladım ki kötü gün dostları da susmalıymış bazen. Karanlık da merhem olabilirmiş bir yaraya, hatta sadık dosttan daha fazla.

Hani empati ustasıydım ben? Nasıl kuramadım bu kez empatik bağlarımı?

Çığlık atmış, duymamışım. Kulağıma az çok çalınan sözleri, sırça köprülerimizin kırılmaya başlayan cümle gurupları sanmışım. Gölgesini varlığı sanmışım. O gölgeyle beyhude bir savaşa başlamışım.

Su yolunu bulur. Gölgesi, sahibine seçebilecek kadar yaklaştığında varacağım yanına. Şimdilik yapmam gereken tek şey, güneşin tam tepesinden gülümsemesini umut etmek. O zaman ekseninde dolanıp, "hani benim gölgem?" diyecek. Ayaklarının dibine dolanmış gölgesini işaret edip, "hadi çıkaralım birlikte," diyeceğim...

18 yorum:

Adsız dedi ki...

sevgili geveze kalem,
son postunu okuyunca cok sey yazmak istedim ama birden butun kelimeler anlamini yitirdi belki de seninkiler yaninda cok sonuk kaldiklarindandir. Sen dostunun golgesini varligi sanmissin cok mu, bazen kendi golgemizi bile varligimiz sanmiyor muyuz?

Geveze Kalem dedi ki...

Ama ben bunun üstüne ne diyebilirim ki Seda? Bu konu için söylenebilecek son sözü söylemişsin. Benim sözlerimi övmüşsün ya, böyle sözler söyleyebilen biri olduğun için övgün daha kıymetli.
Sevgiler...

Unknown dedi ki...

Geveze Kalem, çok başarılı bir yazı olmuş, belki de sayfanda okuduklarımın en güzeli... Özellikle son paragraf başlı başına bir kompozisyon. Bu yazını gerçekten sevdim.
"O zaman ekseninde dolanıp, 'hani benim gölgem?' diyecek. Ayaklarının dibine dolanmış gölgesini işaret edip, 'hadi çıkaralım birlikte', diyeceğim..."
müthiş ifade...
sevgilerimle...

Göz dedi ki...

Her paragrafta birkaç kez yutkundum.
Gerçekten de birbirimizin aynalarıyız bizler... Senin içinde kendimi gördüm, kendi içimde sendeki yansımamı, ve onun içindeki yansımanı...

Lütfen gevezeliği hiç bırakma güzel kalem!

Geveze Kalem dedi ki...

Sevgili Evvelzamaniçinde,
Beğeni dolu sözlerin beni memnun ettiği kadar -neredeyse- şımarttı da.:) Çok okuyan biri olduğunu bildiğim için eleştrilerine değer verdiğimi belirtmeliyim.
Yazdıktan sonra şöyle bir okuduğumda, "anlatabilmişim" diye aklımdan geçirdiysem de benim kendi dilimden en beğendiğim yazılarım başkadır aslında. 'Arşivden Seçmeler' başlığındaki ilk yazım, belki hissiyatı daha özel olduğu için iyi gelir bana. Bir arkadaşım da en çok Yalın Ayak İçe Doğru'yu beğendiğini söylemişti. Sanırım okuduğumuz her tür yazı, bize ulaştırabildikleriyle değer kazanıyor.
Sözlerin için tekrar teşekkürler...

Sevgili Göz,
Senin duvar yazınla ilgili hissettiğim şeyleri anlatmışsın neredeyse.:) Bahsi geçen arkadaşımla bu konuşmamız tam da senin yazını okuduğum döneme denk geldi. O yüzden saygı duyuyorum tarifindeki kuyuya. Tuhaf bir durum, ben de girdiğim karanlıktan kendi başıma çıkayım isterim aslında; doya doya, döküle döküle... Ama söz konusu karşımdaki kişi olduğunda karanlıkta elimi yokluyormuş gibi gelir ve hemen uzatırım. Oysa bazen karanlığı solumasını izlemek şartmış.

Gevezeliği ben bıraksam kalemim bırakmayacak gibi görünüyor zaten.;)
Sevgiler...

Dikkat! biyo var ! dedi ki...

Sema
Diyorum ya sen bir kelime sihirbazısın.
Bir kelime üstadıdısın.Bildik bir konuyu senin kaleminin dışında bir iki(ki şimdi aklıma gelmiyor bile bu diğer isimler)kalem ancak yazabilir.
Tevazu gösterme naapacağımı bilirsin ;)

Bu yğzdendir ki aslında bu blog adını sana yakıştıramıyorum.Akla ilk gelen anlamıyla car car boş konuşan bir kişi geliyor "geveze"denilince.
Yani tam ben!

Oysa senin gevezeliğin çok ışıltılı,pırıltılı,asil ve göz alıcı.Kulak tırmalamıyor.
Bir gevezenin bir an önce susması beklenirken sen ağız açık dinleniyorsun.Son cümlende"Aa bitti mi!"oluyoruz.Ama boşuna yazmışım yahu.Geveze olan sen değilsin ki.Kalemin:)
Kalemin gevezelik yapmaya devam etsin sen de kelimeleri parlatarak bize sunmaya:)

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Gerçekten her seferinde başka duygularla, defalarca okunabilecek bir yazı olmuş. Geveze kalemin dert görmesin..:)

Sevgiyle..

OzLeM dedi ki...

Demek, iyi gün dostu olarak kalmak senin şifrelerinde kayıtlı değil :-) Çok güzelsin arkadaşım.
Karla, yağmurla, boranla denenmiş dostluklara!

Geveze Kalem dedi ki...

Biyo'cuğum, vallahi çok sorguluyorum kendimi; bu kadar özel cümleyi hak ediyor mu yazılarım diye. Tevazu göstermemem gereken kişileri ve sohbet ortamlarını bilirim ama sizlerin sözleri karşısında tevazu göstermemek mümkün değil. Sonuçta çıkar yok, yarış yok, hesaplaşma yok... Nasıl tevazu gösteremem ki?

Geveze'lik çok kötü değildir be Biyocum.:)İtiraf etmeliyim ki en az kalemim kadar gevezeyimdir aslında.:) Ama seninle bir sohbete otursak sana yetişebilir miyim bilmiyorum.:P

Ben de senin kadar laf cambazı olabilmeyi çok isterdim. Biri bana bir lâf eder, kırk saat sonra 'ah keşke bunu deseydim,' diye hayıflanırım. Sen de hep böyle devam et...

İncegül, çok teşekkür ederim. Sağlık problemlerinin geçip yeniden aramıza döndüğüne sevindim.:)
Sevgiler...

Özlem'ciğim,
Ne güzel söylemişsin; denenecektir elbet.;-) Senin bir zamanlar bana söylediğin gibi; kaç adım önde başlıyoruz bizler dostluklara. Yazılar saklayamıyor aslî kimlikleri.
Göreceğiz hep birlikte...;-)

Adsız dedi ki...

Onun sözlerine mi senin yorumlamana mı dalıp kalsam bilemedim..Güzeldi..

Adsız dedi ki...

Sevgili Geveze Kalem, sabah sabah yorumlara goz atiyordum ki dondum va yazini tekrar okudum. Bu kadinin isi gucu yok mu deme (yazilarimi okuduysan belki fark etmissindir 2 iste birden calisiyorum bifiil, cocuk ve ev kismindan bahsetmiyorum bile). Neyse demek istedigim yazin donup tekrar okunacak kadar kiymetliydi ve sadece bir tek ekleme yapmak istedim, bu kadar kisa bir yazida bu kadar farkli noktalara bu kadar derin nasil deginebiliyorsun? Kelimelerle oynaman muhtesem ama her cumlenin arkasinda baska baska sayfalar acabilmen ayri bir yetenek. Nerdeyse senin kadar yazdim ama ne dedigimi anlatabildim mi bilmem :) sevgiler

Geveze Kalem dedi ki...

Sevgili Hüzünbaz, hüzün yaratıcılığın mahzeni gibidir kanımca. En değerli sözler saklıdır orada ve bazen yıllandırmaya bırakılır tıpkı bir şarap gibi. Bu yüzdendir ki, daha önceleri duymadığım sözler duydum bu konuşmada arkadaşımdan. Hepsi değerliydi. Hele ki farkındalığı da eklendiğinden çok daha değerli...

Sevgili Seda,
Zamanının ne kadar kıymetli olduğunu anlayabiliyorum. Ve böyle bir durumda yazımı ikinci kere okumaya vakit ayırmanın beni ne kadar gururlandırdığını anlatamam.:) Ayrıca cümlelerimde bir derinlik görebildiğini söylemen de beni çok mutlu etti. Çünkü bazen çok anlaşılmaz olduklarını ve halbuki o cümleyle çok şey anlatmaya çalıştığımı sanıyorum.:)
Sonuç olarak demek istediklerini gayet iyi ifade ettiğini belirtmeliyim.;)
Sevgiler...

şule dedi ki...

Bu yazi gercekten cok etkileyici olmus. arkadasinin "dustum" diye tanimladigina benzer bir sureci, ki ben de "dibe vurdum" diyordum o zamanlar, evvel zaman icinde bir zaman diliminde yasamis biri olarak diyebilirim ki evet, cogunlukla yalniz basina yasamak bu sureci insani guclu kiliyor. vurgun yeme riskin her zaman var ama dibe vurup, ayaklarinla guc alip suyun yuzune cikinca, herseyi halledebilecek kadar guclu ve iyi hissediyorsun kendini. bir de, aslinda biliyorsun, basedemezsen, elinden tutacak dostlarin var her daim...senin varligini bilmek bile guc veriyordur ona, inan. ama bazen hayatla yalniz basina basa cikmak gerekiyor...
gercekten cok guzel bir yazi bu. ellerine saglik. bir de daha da mutluyum ben artik: yazının sahibi ile tanistim :)

Geveze Kalem dedi ki...

Kısa süre sonra yeniden karşılaşmak ne güzel.;-)

Yazdıklarını arkadaşımın okumasını isterdim. Benzer yolları adımlamış biri olarak ne iyi yarenlik edermişsin ona. Ama tıpkı senin de dediğin gibi belki de hayatla başa çıkmayı becermeye başladığı dönemden sonra sokulmalı yanına.

Ama biliyor musun, bu 'dibe vurmalar' heyecanlandırmıştır hep beni. Çünkü sonunda taptaze dikilmek vardır. Yıpranmak ayrı bir mesele, bardağın boş tarafı deyip geçmek gerek bazen.
Tabii bütün bunlar davulun sesine uzaktan hoş diyen birinin sözleri olduğunu da eklemek lâzım.
Sevgiler...

Esra dedi ki...

Yazi harika olmus, o bir yani... Diger yandan bir ic hesaplasmasi gordum ben. Sorulan sorular, verilen cevaplar var bu harika yazida. En sonunda da su yolunu bulur cumlesi tam bir anafikir olmus. Su yolunu bulur... Sen ondan vazgecme. O da seni bulacaktir...

Butterfly dedi ki...

"Gölgesi, sahibine seçebilecek kadar yaklaştığında varacağım yanına" Ne kadar güçlü bir varoluşu nitelendiriyor, ne kadar güçlü bir sabırlı bekleyişi, eline sağlık, çok sevdim ben de herkes gibi...gerçekten de su akar ,yatagını bulur değil mi.
sevgiler

Sardunya dedi ki...

Kalemine sağlık. Gölgeler de su gibi akıp yolunu bulur cismine kavuşur mu?

Geveze Kalem dedi ki...

Sevgili Esra, iç hesaplaşması var tabii. Aslında bu meseleyi anne-baba olma durumuna uyarladığımda kendime çıkardığım çok sonuç oluyor. Çocuklarımızın her zaman destekçisi olduğunu söyleriz ve uygularız ya, aslında onların da birer birey olduğunu unutmayıp, bazı düşüşlerinden tek başlarına kalkmalarını izlemek gerek galiba. Kişinin temelini sağlamlaştırır bu kanaatimce.
Sevgiler...

Butterfly, bu güçlü varoluşu ve sabırlı bekleyişi kendine bakınca görmen çok daha büyük olası.;-)
Su yolunu bulmadı mı daha önceleri, bir düşün... Yine bulacak.

Sardunya, kavuşmaz mı? Gölgeler kişilerle doğarlar. Kimi zaman saklansalar da, eksikliğini fark ettiğimiz anda ususl usul yanaşırlar...
(Bence :))