Sürgüne Sevdalı Hayatlar...

|

"Sürgün verdi en sonunda!" *

Çığlık çığlığa bağırarak dolanıyordu evin içinde. Kahkahaları yere göğe çarpıp, gökkuşağı gibi dağılıyordu en ince ayrıntısına kadar özenle donatılmış odada. O ânın hayatının en güzel (ilk) ânı olduğunu düşünüyordu. Sonrakiniyse bir hastane odasında yaşayacaktı, gülpembe yanaklara dokunurken.

Kaç yıl olmuştu, bekliyordu. Parmaklarıyla yapmaya çalıştığı hesaba heyecanı eklenince sayamadı, bıraktı. "Çok," dedi, "Çok yıl oldu sana kavuşmayı bekleyeli!"

Kırk beş yaşındaydı, yirmi bir yaşından beri bıkmadan usanmadan beklemişti. Defalarca, hatta belki de o günden beri milyonlarca defa hastane koridorlarını arşınlamıştı, en ufak bir umut sözü duyabilmek için. Ve işte şimdi, pencere önündeki çiçeği sürgün vermişti. En nihayet! Aynı anda büyütecekti ikisini, daha güzeli ne olabilirdi ki? Günlerdir mide bulantıları, göz kararmaları, olur olmaz şeyleri yemeye istek duyması boşa değildi demek ki!

Altı ay önce vazgeçmişti oysa. Yorulmuştu bildik cümleleri duymaktan, umutsuzluk tesellilerinden. Yine bir gün amaçsızca, düşüncelerini savura savura dolaşıp kalabalık sokaklarda, eve vardığında nihayet, komşu kapısına bırakılmış küçük bir saksı içinde görmüştü onu, çöplerin içinde. Sormaya bile gerek duymadan almıştı hemen. Kurumuş toprakta cılız, kararmış bir daldı yalnız. "Yaşatayım mı seni ben güzel çiçeğim?" diye sormuştu elinde tuttuğu saksıya doğru. "Ben de tıpkı şu kökünü sapladığın toprak kadar kuruyum biliyor musun? Benim de saksım çiçek yetiştirmeye elverişsizmiş, öyle diyor doktorlar. Beceremem, gücüm yetmez orayı adam etmeye ama seni yeniden yeşertebilirim belki. Hayata doğarsın yeniden, ister misin garip çiçek?"

Hiç aksatmadan uğraştı, toprağıyla, suyuyla, tohumuyla, güneşiyle... Birgün doğacağını hayal ettiği kendi bebeğinin, en ince ayrıntısına kadar düzenlenmiş odasının güneş gören penceresine yerleştirdi. Bebeğine vereceği sevgi kadar büyük bir sevgiyle uğraştı küçük kuru dal tanesiyle.

Ve işte bir gün, işte o gün gördü topraktan sürgün vermiş tazecik yaprağı. İçten içe kendi kendine verdiği sözü anımsadı hemen, "Eğer seni bir gün yeşertirsem, ben de yeşereceğim, biliyorum," demişti, bu sözü kendinden bile saklayarak.

Birbirinden güzel yemeklerle donatılmış sofra hazırdı akşam saatlerinde. Tam ortasına yerleştirmişti filizlenmiş çiçeğini, baş köşeye. Gün içinde -aslında kendi emin olsa da sadece eşine ispat sunabilmek için- aldığı test sonucunu bir zarfa yerleştirip koymuştu el altında bir yere. Soracaktı çünkü eşi, "nedir bu yemeğin anlamı?" diye. Önce masanın ortasındaki tazecik yaprağı gösterecekti, "Bak, yeşerdi çiçeğim, sürgün verdi topraktan," diyecekti. Ve sonra zarfı uzatıp, "ben de, ben de filizlendim, sürgün verdim. Bir bebeğimiz olacak!" diyecekti...

Başını gülümseyerek çiçeğe doğru çevirdi, hiç bilmiyordu ne cins olduğunu, büyüyüp yeşerdiğinde anlayacaktı. Önemsemiyordu da, tıpkı içinde büyüyen yavrusunun ne cins olduğunu bilmediği ve önemsemediği gibi...

( * ) Sürgün: Bir bitkide yeni süren filiz. Sürgün vermek: Filizlenmek.

.......(Bilgiler Türk Dil Kurumu'nun internet sitesinden alınmıştır.)

24 yorum:

Derin Sularda dedi ki...

Semacım öncelikle sürgün kelimesini bu kadar iç ferahlatıcı bir anlamda kullandığın için çok sevindim üzerimdeki tüm rehaveti alıp götüren sıcacık bir öykü olmuş. Eline, yüreğine sağlık.

Ancak okuduktan sonra biraz içimi burkan bir yanı da oldu annelik özlemi içinde bir kadının kendini verimsiz kuru bir toprak gibi görmesi fikri çok üzücü geldi bana...

Geveze Kalem dedi ki...

Dilek yorumunu okuyunca utandım.:( Kadının kendini nasıl gördüğü değil, benim onu o şekilde dillendirmiş olmam ayıp olmuş doğrusu.
Acaba çoğalmanın da tıpkı bitki örtüsüne benzer koşullar taşıdığını ve bunun yalnız kadın için değil erkek için de geçerli olduğunu söylesem, ayrıca 'verim' meselesinin mecâzi anlamda kullanıldığını, elbette ki kişinin veriminin çocukla alâkalı olmadığını, beyinsel ve bedensel iş gücüyle bağlantılı olduğunu eklesem yaptığım hatayı biraz olasun telafi etmiş olur muyum?

Ebru Oğuş dedi ki...

semacım çok güzel olmuş, insanın içini yeşerten, filizlendiren bir öykü. çok sevdim ben bunu!!

Kitaplikkedisi dedi ki...

inanılmaz güzel bir anlatım ve ferahlatıcı bir haliyle sürgün kelimesi... Hiç bu anlamını düşünmemiştim...Kalemine sağlık(klavyene de olabilir :) )

Berrin dedi ki...

kelımeyı cok guzel bır yerınden yakalamıssınız..
tebrık ederım..

sevgıler.

etki alanı dedi ki...

Genellikle hepimiz bu güce doğal olarak sahip olduğumuzu sanırız..
Oysa pek çok kadın bilmeden korunma gereğini duyar,ama aslında gereksiz farklı bir yükleme de yapar..Çok önemli bir konuyu gündeme getirmiş oldun Sema'cığım..
Hikayedeki kadının sabrını hem takdir ettim hem de bunca sene kimsesiz bir çocuğun ailesi olabilirlermiş..
Farkındamısın,kendi kendime tartışıyorum..:-))
Halbuki,muhteşem bir konu ve çok güzel yazmışsın..
Kendimi kaptırmışım..
Tütü

Butterfly dedi ki...

Uzun zamandır yarım yarım okuyorum senı diye yorum yazmıyordum, uzun zamandan sonra şimdi oturup okudum, okurken de inşallah güzel bir öyküdür çok acıtmaz beni dedim yalan yok, bu vurgun ve sürgün kelimelerini senin "filizlenmek" kavramından yola çıkarak yazabileceğini hiç düşünmediğimi fark ettim, fark ettiğim şeyden dolayı da sonradan kendime kızdım, önyargılımıyım neyim diye:)
oysa içindeki umut,neşe,huzur ve keyiften de haberdarken üstelik:)
Bu hikaye gerçek mi? buna benzer bir hikaye duymuştum ablamdan hatırladım,kadın önce evlatlık alıyor sonra hamile kalıyordu ama incelikle işlemişsin doğrusu, şaşırmadım, sadece önünde saygıyla eğiliyorum....

Adsız dedi ki...

Kelimenin bu anlamlarını bilmezdim.Bu anlamıyla okumak çok hoşuma gitti doğrusu..Kasvetten uzak!Teşekkürler.Kalemine sağlık..

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Bu kelimeyi bu kadar güzel bir yerden yakalayıp, içime neşe verdiğin ve sanırım sırtımdan kocaman bir ürperti geçirdiğin için teşekkür ederim Sevgili Sema. Hep hüzün yazısı okumayı beklerken, umut dolu bir öyküyle karşılaşmaktan çok mutlu oldum. Kalemine, yüreğine sağlık. Sevgiyle..

cinar dedi ki...

Sürgünü farklı bir anlamda farklı bir hikayeyle karşımıza çıkardığın için teşekkür ederim. O anlamını o kadar az kullanıyoruz ki, ben en azından, nerdeyse unutmuşum! Her güzel şeyin sürgün verip yaşantımızı daha keyifli hale getirmesi dileğiyle..
Ellerine sağlık!

elektra dedi ki...

geveze kalem, şu anda çalan arya eşliğinde bu hikayeyi okumak o kadar hoştu ki, sadece bu yorumu yazıp teşekkür etmek için bile tıklayabilirdim yorum butonunu.
ama yazacağım bir kaç şey daha var hikayenin aklıma düşürdüklerinden hareketle.
evlenince hemen çocuğumuz olsun istemedik, sonra isteyince bunun kolay olmayacağını söyledi doktorum:) evet, kısa bir süreydi şükür ki, ama yakıcı bir duyguyla sürgün veremeyebileceğim duygusunu yaşadım ben :)şimdi güldüğüme bakma, sıkıntılı bir süreçti. ama ota kuşa bakıp hayıflanıyor insan. bir çiçek alabilir miydim o sıra bilmiyorum. onun yeşerdiğini görüp benim çorak olmam kıskandırabilirdi beni o günkü psikolojimle.ama bu hikaye çok güzel olmuş, bir de alttaki hikayen var. şu saat itibarıyle okuyamam gibi geldi, çok uzun ve malum iş güç:) ama bir de ona bakmak için tekrar uğrayacağım bugün bloguna.
iyi bir hafta olsun bu hafta, sevgiler...

Püstüklü Mama dedi ki...

Çok güzel yazmışsınız, çok. Kötü başlayıp sonu umutla biten harika bir yazı. Kaleminize sağlık. Sürgünün böyle bir anlamı olması ve bunun sizin kaleminizde bu kadar şahane anlatılmasını okumak çok güzeldi.

Kaleminize sağlık.

Geveze Kalem dedi ki...

Ebrucum, teşekkür ederim.:)

FZ, nasılsa hepimiz üzüntülü bir şeyler yazarız diye farklı bir yerden gülümsetmeye çalıştım.;-)

Berrin, teşekkür ederim. Bazı kelimelerin eş anlamının olması avantaj oluyor bazen.;-)İstediğin pencereden bakabilmeni kolaylaştırıyor.:)

Tütü, katılıyorum, olmuyorsa evlat edinmek de son derece sağlıklı bir çözüm, hem de her iki taraf açısından. Ama ülkemizde evlat edinme koşulları hiç de kolay değil biliyor musun? Onca çocuk yuva özlemi, onca kadın-erkek evlat özlemi duyarken prosedürler bezdiriyor insanları.:(
Sevgiler...

Butterfly'cığım, önyargılı falan değilsin, kelime umutlu cümlelere kilitli anlamı itibariyle.;-)
Bu hikaye mutlaka gerçektir sanıyorum. Öyle çok kadın-erkek var ki bu durumdan muzdarip. Tüp bebek merkezleri umut dolu cümleler duyabilmek için sıraya girmiş kadın ve erkeklerle dolu. Çiçek yetiştirsinler demiyorum tabii ama sevgi fazlalığını bir yerlere kanalize etmek gerek, eğer olmuyorsa.:(
(Sen ister yarım yarım ister tam oku, bahanen var senin.;-))

Hüzünbaz, bir dahaki sefere bizim için pembe bir kelime seç bence. Ağladık yahu tüm kelime oyuncuları olarak.;-)

İncegül, teşekkür ederim. Tabii yaa hep hüzün hep karanlık olmuyor ama değil mi?;-)

Çınar, ne güzel dileklerde bulunmuşsun. Katılmamak elde değil.;-)
Sevgiler...

Elektra, 5. element filminin benim için yegane anlamı bu arya olmuştur. O tuhaf yaratıktan bu sesi duymak, bütün film üzerindeki olumsuz düşüncelerimin silinmesine nedendir.:))
Planlı olarak çocuk sahibi olmak isteyen her kadın ve erkeğin geçtiği süreçten bahsetmişsin. Yüzde elli ihtimalin hep boş tarafı görülür o dönemlerde. Sizinkinin mutlu sonla bitmesi sevindirici. Umut ederim her isteyen sahip olabilsin. Tanıma açık olamayacak kadar tarifsiz bir duygu değil mi?:)

Püstüklü Mama,güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Hoş bir anlamı daha varmış, açıkçası ben de yeni öğrendim.;-)
Sevgiler...

Butterfly dedi ki...

Seni seviyorum ben;) çok hem de çok:)

Unknown dedi ki...

Semacım eline sağlık

TuBiKKo dedi ki...

bütün o içimizi üzen öykülerden sonra öyle güzel bir anlamını yakalamışsın ki sürgünün...hiç böyle düşünmemiştim...galiba bunu yakalayabilmek de senin ayrıcalığın;çok düşünen aklının beyninin ürünü...çok güzel olmuş içim açıldı bu yazıda :)

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Çok güzel bir öykü yazmışsın yine. Dileğim ise tüm o minicik filizlerin onları muhteşem bir ağaç haline getirecek annelere gitmesi....

Adsız dedi ki...

ne yazik ki "olmuyorsa baska yola kanalize olun" demekle bunu yasamak ayni sey degil. sizin de sonradan farkettiginiz gibi aci olmus cocuk sahibi olamayana "kuru toprak" tanimlamasi yapmak. tibbin bir sorun bulamamasina karsin 3 yildir (2 de tup bebek denemesi ile birlikte!) cocuk sahibi olamayan biri olarak hem uzuldum, hem kizdim acikcasi yazdiklarinizi ve yorumlari okuyunca. kizginligimi icime saklayip size bu kadarini yansitmak istedim duygularimin..
bir de hazir yarami desmisken belirtmeden gecemeyecegim, size degil aslinda bu soz ama konuyu siz actiginiz icin size de dokunuyor sanirim: ozellikle cocugu olan kadinlarin cocugu ol-a-mayanlara yaptigi yorumlar en cok canimizi acitiyor!

Hayatta Giderken dedi ki...

yazıyı çok beğenmiş, umut dolu bulmuştum, ancak benden önceki yorumu okyunca yazılanlardan ve yorumlardan dolayı yüreği acıyan birinin varlığı beni çok üzdü :(((

cinar dedi ki...

Bence önemli olan çocuk sahibi olmaksa, ki bence öyle, ille de kendi hücrenle gelişen bir çocuk olması gerekmiyor. Ben hiç denemedim, henüz düşünmüyorum da, ama bir gün gelir delicesine çocuk sahibi olmak istersem ve fiziksel olarak bunu bedenimle başaramayacağımı farkedersem gider evlat edinirim diye düşünüyorum. Burdaki çorak, kuru toprak ya da bu gibi benzetmelerin bence acı yanı yok. Olmuyorsa olmuyordur. Başına gelmediği için bilemezsin, atıp tutma diye düşünmeyin. Ben çocukları çok severim. Çocuk sahibi olmak da isterim. Ama zamanı gelince bunu yapamazsam da çorakmışım diye üzülmem yani.
Milyonlarca kadın doğurgan da ne oluyor? Çocuklarını doğurup sokağa bırakmıyorlar mı? Şimdi söyleyin onlar mı çorak gerçekten yoksa çocuk sahibi olamayan sevgi dolu anne adayları mı? Ha doğurup bırakanların da mutlaka açıklaması vardır ama yine de bana doğru gelmiyor. Böyle kimsesiz bir çocuğa annelik yapma fikri de bana çok yüce geliyor.
Sözlerim biraz sert gelmiş olabilir ama isimsiz arkadaşın bir de bu şekilde düşünmesini dilerim.
Sevgiler..

Tabiat Ana dedi ki...

içimizdeki en mutluluk dolu hikayeyi yazan geveze kaleme teşekkürler:))

Geveze Kalem dedi ki...

Butterfly; ben de.:)

Evrim; teşekkür ederim.:)

Tubikko; teşekkür ederim, iltifatta bulunmuşsun. Kelime oyuncularında birçok kişinin dikkate değer yazılar yazdığına tanık oluyorum. Bu benim için son derece sevindirici.
Sevgiler...

Ayşegül, ne güzel bir temenni! Katılmamak mümkün değil. Kısacık cümlenin arkasında upuzun cümlelerle anlatılası bir anlam yatıyor.
Sevgiler...

Sevgili İsimsiz Yorumcu;
Daha önce Elektra'nın yorumuna verdiğim cevapta birçok kadın ve erkeğin geçtiği süreci dile getirmiş olduğunu belirtmiştim. Orada net olarak belirtmediysem de bu 'birçok' tanımının içinde ben de varım. O süreci yaşarken ömrümde ilk (ve tek) defa bir şiir yazmıştım. Şiirim toprağa karşı öfkemi ironik bir şekilde dile getiriyordu. Bu yazıda geçen 'kuru toprak' tanımını kendim için kullanmıştım o şiirde. Doğrusu aynı sıkıntıları yaşarken kendi adıma kullandığım bir tanımın başkalarını inciteceği ihtimali üzerinde durmamıştım.
Ama yine o süreçten geçmiş biri olarak söyleyebilirim ki incitenin aslında benim yazım olmadığını da gayet iyi biliyorum. Bu konuda daha detay yazabilmeyi ve haklılığımı size ispatlayabilmeyi, daha doğrusu içsel gerçeklere yüz çevirebilmenize olanak sağlamayı isterdim ama bu yorum sayfası bunun için gerçekten uygun bir yer değil. Dilerseniz mail adresim blogda belirtilmiştir.
Ne yazımda ne de yorumlarda duyarsız bir tutum içinde bulunmadığıma inanıyorum. Bu kadar hassas bir konuda gayr-ı ciddi tutum takınmam zaten söz konusu olamaz. Eğer daha önceki yazılarımdan beni takip etmişseniz bunu anlamış olmanızı dilerdim. Eğer ilk kez ziyaret edişinizde bu yazıya göre değerlendirdiyseniz -gayet anlaşılabilir olan- şu anki hassas durumunuzun buna neden olduğunu düşünüyorum.
Bahsettiğiniz üzre tıbbi olarak bir engelinizin bulunmaması sizin için ne büyük bir şans. Vaktiyle bana edilen bir tavsiyeyi sizinle paylaşmak isterim; beyninizi olumsuz sonuçlarla kilitlemeyin. 'O' geleceği vakti biliyor...
Sevgiler...

Hayatta Giderken; ben de umut dolu bulmuştum.
Sevgiler...

Çınar; izliyor musun bilmiyorum ama aklıma Bıçak Sırtı dizisi geldi.:) Başından beri oradaki annenin 'gerçek anne' olduğunu düşünmüşümdür. Doğurup layığıyla bakmayan veya bahsettiğin gibi sokaklara bırakan 'gerçek' annelerden binlerce kez daha annedir o tip kadınlar benim gözümde.
Sevgiler...

Tabiat Ana; 'hüzün' kelimesinden sıkıldığım kadar hüzünlü yazılardan da artık sıyrılmaya çalışıyorum. Okuduğumdaysa çarçabuk unutmak istiyorum. Tuhaf bir bulaşıcılığı var çünkü hüznün.:)
Sevgiler...

Seda C. dedi ki...

sevgili Geveze Kalem, yine muhtesem olmus, ne diyeyim ki, olsa olsa kiskanirim boyle bir yazma yetenegini :) ikizler burcunda kiskanclik bulasici sanirim, ayni zamanda da gecici midir acaba?
Cinar'in yorumlarina katiliyorum. Gercekten belki anlayamam isimsizin yasadiklarini oyle zor bir surecten gecmedigim icin ama sunu biliyorum ki insanlar kendi cocuklarini dogurabildikleri ve dogurduklari halde bir tane de evlat edinebilecek kadar kocaman yurekli olabiliyorlar. Burada (ABD) bununla ilgili o kadar cok ornek var ki. Ustelik insanlar artik o kadar asmis ki, beyaz bir ailenin zenci bir evlatlik cocugu, veya uzak dogulu bir evlatlik cocugu olabiliyor. Yani bu duyulur bilinir vs sikintilari yok insanlarin. Bunu yapabilir miyim bilmiyorum ama hep istedigim bisey. Bu konuda korkum olsa olsa evlat edindigim cocugumu biyolojik olani karsisinda (istemeden) kayirmak olurdu ki bu da hicbir sekilde saglikli bir davranis olmaz.
umarim isimsiz hepimizi anliyodur ve son olarak "beyninizi olumsuz sonuclarla kilitlemeyin" tavsiyesine gonulden katiliyorum, her konuda.
sevgiler
seda
not: geveze kalem, bana bisey sorcaktin hala ses seda yok, merakla bekliyorum valla.

Seda C. dedi ki...

sevgili Geveze Kalem, yine muhtesem olmus, ne diyeyim ki, olsa olsa kiskanirim boyle bir yazma yetenegini :) ikizler burcunda kiskanclik bulasici sanirim, ayni zamanda da gecici midir acaba?
Cinar'in yorumlarina katiliyorum. Gercekten belki anlayamam isimsizin yasadiklarini oyle zor bir surecten gecmedigim icin ama sunu biliyorum ki insanlar kendi cocuklarini dogurabildikleri ve dogurduklari halde bir tane de evlat edinebilecek kadar kocaman yurekli olabiliyorlar. Burada (ABD) bununla ilgili o kadar cok ornek var ki. Ustelik insanlar artik o kadar asmis ki, beyaz bir ailenin zenci bir evlatlik cocugu, veya uzak dogulu bir evlatlik cocugu olabiliyor. Yani bu duyulur bilinir vs sikintilari yok insanlarin. Bunu yapabilir miyim bilmiyorum ama hep istedigim bisey. Bu konuda korkum olsa olsa evlat edindigim cocugumu biyolojik olani karsisinda (istemeden) kayirmak olurdu ki bu da hicbir sekilde saglikli bir davranis olmaz.
umarim isimsiz hepimizi anliyodur ve son olarak "beyninizi olumsuz sonuclarla kilitlemeyin" tavsiyesine gonulden katiliyorum, her konuda.
sevgiler
seda
not: geveze kalem, bana bisey sorcaktin hala ses seda yok, merakla bekliyorum valla.