Köprü

|
Arkadaşlık bir ağaca benzer
Kurudu mu
Bir daha yeşermez artık
N.H.R.



Çekip aldım elinden kalemi. Etrafı karalıyordu. Minik oğlum. Üzüldüm sonra, hatamı hatırlatsın diye bırakamadım bir daha kalemi. Elimde durdukça kaşındı avcum. Bir sayfa arandım, boş bir sayfa. Yazasım vardı ama yarım kalmışları değil, yepyeni bir şeyleri, aklımda uçuşanları karalayasım vardı. Bulaşmıştı kalem bir kere elime. Susturamadım.
'Tıp' oynadı kelimeler. Hiç biri uç vermedi. Sonra bir şey oldu. Ben birini aradım. Kırıldım. Baktım ki beyaz ekran geçmiş karşıma, üstünde açık bembeyaz bir sayfa. Yazasım vardı ama kırgınlığımı değil. Dağıldı kelimeler ve ben istemeden kırgınlığımı yazdım. Ha bir de, biten bir dostluğumu...
* * *
Önce çok sinirlendim. Sonra daha dikkatli düşünmeye başlayıp, "haklı aslında," dedim. Ama sonra yine sinirlendim. Ve en çok da üzüldüm. En sonunda resme dikkatle baktım. Yanılmışım, anladım. Meğer bunca sene, bambaşka sahnelerin resmedildiği bir perdeye bakıyormuşum. Araladım perdeyi, 'gerçek' esti üstüme, meğer o kumaş parçası, ardında ne güçlü bir soğuk saklamış.

Dostluğa değer veriyorum. Gerçekten, yürekten! Ama sonra bir bakıyorum, kurduğum köprü benim çabamla ayakta duruyor. Hatta sonra bir bakıyorum, o köprüyü ayakta tutmaya benim çabam bile yetmiyor; 'dost' tek tek bırakıyor akıntıya, köprünün kırılmaz sandığım taşlarını.

"(...)Gölgesi, sahibine seçebilecek kadar yaklaştığında varacağım yanına. Şimdilik yapmam gereken tek şey, güneşin tam tepesinden gülümsemesini umut etmek. O zaman ekseninde dolanıp, "hani benim gölgem?" diyecek. Ayaklarının dibine dolanmış gölgesini işaret edip, "hadi çıkaralım birlikte," diyeceğim. (...)" demiştim bir zaman önce, ona dair karaladığım satırlarda. Güneş tepesinde çoktan gülümsemeye başlamış olmalıydı, vardım eksenine. Ayaklarına dolanan gölgesini çıkaracak yegane güce, 'karşılıksız dost ilgisine' ihtiyacı olan günler, tam da bugünler olmalıydı. Seslendim; sesim çıplak vadinin sert kayalarından geri çarptı yüzüme. Umursamadım bir daha seslendim; bu kez sesimi karanlık yuttu. Kayboldu bir bilinmezde.

"Tedavi görüyorum, toparlanana kadar eski arkadaşlarla ve çok kişiyle görüşmeyeceğim," yazıyor telefonumun ekranında, hâlâ açık duran mesajda.
Ne diyebilirim ki?

Olur. Peki ya döndüğünde, baktığın noktada bulabilecek misin onları? Tut ki oradalar, köprü kaldı mı ki onlara ulaşabileceğin?

Eğer dönersen bir gün, bana uğramayı ihmal etme çünkü bir emanetin var bende. Uzattığım dostluk elime bıraktığın ağır taş, paketlenmiş haliyle bekliyor, bir daha sana açılmayacağını sandığım dostluk evimde...

18 yorum:

şule dedi ki...

semacim, senin ilk okudugum ve "vuruldugum" yazilarindan biriydi bu konuda yazdiklarin. Dostlar bu kadar can damarimizken, bizi hayatlarindan cikarmis olduklarini ogrenmek cok can yakici bir durum, biliyorum. Ama bu durumda ne denmesi gerektigini bilmiyorum :(
Bazen zamana birakmak iyi gelir herkese...Tabii, dediginde de haklisin, o geri donmek istediginde kopru kalmamis olabilir ikinizin arasinda ama belki yeni ve daha hos bir kopru kurabilirsiniz. belli mi olur...olmaz deme, olabiliyor inan :)

Geveze Kalem dedi ki...

Şule bu kadar olabilir mi, şimdi bloguna yorum bıraktım ve mail bildirimini aldım.:))

Yok, bir daha köprü möprü kurulmaz Şule. Çünkü sadece yazıya aktardığım kadar değil olan biten, anladıklarım ve duygularım. Meğer maskeyle dahil olmuş hayatıma. Bunu anlayamadığıma mı yanayım, sevdiğim birini kaybettiğime mi yanayım bilemedim.
Ama yok, o kadar geniş yürekli değilim sanırım. Defalarca kapı yüzüme kapandığında bile 'dostum' diyebilecek enginlikte değilim.
Sevgiler...

şule dedi ki...

Eger maskeler varsa bir iliskide, devamı olmasın zaten...Boşver diyecegim sana ama bosvermek o kadar da kolay degildir eminim.
peki o zaman sana nazimdan bir iki dize: "arkadaslik agaca benzer / kurudu mu yesermez bir daha" der nazim, pirayenin dilinden. severim bu tanimi. bu yazinin dizeleri olsun izninle...

Geveze Kalem dedi ki...

Bunlar tam dizeler midir? Hayır yazının başına ekleyeceğim de yanlış olmasın.:) Neyse ben bulur yazarım onu şimdi, çoook teşekkür ederim.

Bir de evlilik böyledir herhalde. Zaten geriye ne kalıyor ki, anne-baba-kardeş. E o da senin saksında zaten, kökü köküne dolanmış. İstesen de kurtulamazsın.:)

Göz dedi ki...

Ne kadar yüksekten düşersek canımız da o kadar çok yanıyor. İnsanı en derinden yaralayanlar, en çok üzenler yine en sevdikleri oluyor.
Hayat büyüdüğümüzü bazen de böyle tatsız deneyimlerle hatırlatıyor bize.
Acısı geçtikten, kabuğu düştükten sonra ince bir iz kalıyor sadece o kanayan yaradan. Bunun için bildiğim tek ilaç da zaman...

Pilli Petro dedi ki...

off off ağlamaya yer arıyodum buldum sanırım :( artık ağlamak için bi nedenim var "geveze kalemin" yazısını okudum dicem :)Ne söylenir ki bu yazının üstüne???

Geveze Kalem dedi ki...

Göz, kelimelerin inci gibi yuvarlanıp, sıralanmış.:) Ne diyebilirim ki üstüne.;-)

Bekriya, hadi canım, bu kadar basit bir sebep için ağlanmaz bence.;-) Ayrıca ağlamaya sebep de aranmamalı bence, gülmeye, kahkahaya aranmalı.:)

elektra dedi ki...

geveze kalem, ne denir ki? hepimizin hayatına maskeleriyle dahil olan insanlar vardır. olacaktır. bundan kaçınılmaz. canımızı yakmaları bile bizdeki önemlerinden geliyor. bir arkadaşım vardır benim, hala arkadaşım diyebildiğime şaşakaldığım arkadaşım. aramazsan aramaz, ararsın hatırını bile sormadan kinayeye başlar. hayatından beni çıkardığını bildiren mesajını dört gözle beklerim, gelmez o mesaj. bende de hayatımdan birini bir mesaj atarak çıkaracak kalp bulunmaz , vicdan sızısıyla görev icabı ararım onu sırf söylensin de rahatlasın diye. ne diyorum ben? şunu demeye çalşıyorum, bence iyilik etmiş sana. çıkardı hazır, arkana bile bakmadan kaç olsun bitsin...

Geveze Kalem dedi ki...

Harikasın Elektra!:D Nasıl güldüm bilemezsin, hem de hiç acı acı değildi bu gülüş.;-)

Dilerim bir gün alırsın o mesajı. Ya da ne bileyim dilerim bir gün nasır tutar vicdanın da, bir cümlede kesiverirsin.:)

Sevgiler...

Unknown dedi ki...

Sevgili Sema ( bak, Geveze Kalem demedim :-))
Bu gönderinin altına ne yazılabilir bilmiyorum ama arkadaşını sadece yazdığın yazıyla değerlendirecek olursak içinde bulunduğu ruh hali -anladığım kadarıyla bir hastalıkla boğuşuyor- ona bu kararı verdirmiş. Bence "iyi" bir arkadaş, dost elinde "taş" tutmamalı, zor zamanlarda yanında olmalısın. O buna izin vermiyorsa sessizce bekle, o seni bulacağı yeri bilir zaten.
Ama daha öncesi varsa ve sürekliyse sendeki bu hayal kırıklığı, kalbinin sesini dinle, bırak diyorsa bırak, bekle diyorsa bekle.
Sana kolaylıklar diliyorum.

Bir de bekliyorum hikayelerini, haberin olsun.
Ben senin hikayelerini okur gözüyle yorumlamıştım. Şimdi senden bir ricam var ki benim bloğumda ve başka bir sitede yayınladığım "Bir bebek, bir Mecnun" hikayemi senin yazar gözüyle yorumlaman. Tabi ki benimkiler gibi detaylı bir yorum yapmana gerek yok -istersen yapabilirsin ama şu an hikayelerle uğraştığını biliyorum- kısa da olsa nasıl bulacağını merak ediyorum.

Yarın direksiyon dersim var ve ben hala paniğim. Bana kolaylıklar dile :-)

Daha önceki yazından alıntı yaptığın kısım, her okuduğumda hüzünlendiriyor beni ( gölgeler...)
Kalemine sağlık...

sevgiler...

Derin Sularda dedi ki...

Sema'cım zor ya gerçekten zor, çok sevdiğim ve hayatımdaki en yalnız anlarımda bana tek destek olan çok sevdiğim bir arkadaşımda anlayamadığım bir şekilde yıktı köprüleri hala içimden atamıyorum, hiç geçmiyor o sızısı. O nedenle anladığımı zannediyorum sendeki burukluğu, verilen emek, sevgi çok değerli geliyor bazen bu kadar kolay harcanması da üzücü...

şule dedi ki...

semacim;
aklimda yanlis kalmis, orjinali soyle: "arkadaslik agaca benzer / kurudu mu/ yesermez artik". Bir de onemli bir yanlis daha yapmisim, piraye'nin dilinden demisim, dogrusu munevver'in olmaliydi. ozur diler, (hem senden hem nazim'dan) sevgilerimi sunarim :)

Geveze Kalem dedi ki...

Evvelzamaniçinde, dedim ya bir perde varmış baktığım karede. Arkası epeyce karanlık.
Neyse, az sonra öykünü okuyacağım,
Sevgiler...

Sevgili Dilek, anlamışsın beni.;-) Emeğe acıyor işte insan...:(

Şule, teşekkür ederim, satırlar yerini aldı.;-)

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Ne zor. Dost eline bırakılan taşın ağırlığını ne kadar taşıyabilir ki insan? Yine de böyle kötü bir durumu bu kadar güzel anlatabilen, böyle güzel satırlandırabilen bir kalemin olduğu için şanslısın ve şanslıyız.

Cocukla Cocuk dedi ki...

Dost acısı insanı fazla yaralıyor, elektranın anlattığı tarz da "aramazsam aramaz" dostlarım vardı benim de, aramayı bıraktım arık ama çok mu safım ya ben çok özlüyorum onları... bir yerde karşılaşsak diye geçiriyorum zaman zaman içimden.

Geveze Kalem dedi ki...

İncegül, yine iki arada bir derede iltifatta bulunmuşsun.:) Ne diyebilirim ki, valla egomu okşuyor yazdıkların.:)
Sevgiler...

Çocukla Çocuk, çok hoşsun.:) Ama anlıyorum, bende de -sıklıkla- olur. Çok kolay silebildiğim gibi bir izlenim yaratsam da, aslında kolay küllenmez.:)
Sevgiler...

ozgurruya dedi ki...

Zaman zaman insanın kendisine terk edilmiş hissi veren, onu en çok üzen ve belki de bu yüzden karşıdakine karşı kızgınlığımızı tetikleyen kişilerdir sevilenlerdir. Ama onlar en sevilen olmasaydı kadar üzülmezdik. Dost çekip gitse de çok uzun zaman geri gelmese de eğer iki yürekte hala birbirine özlem duyuyorsa ne kırgınlıklar ne de üzüntüler kalır bir araya geldiklerinde.

Geveze Kalem dedi ki...

Evet Özgürrüya, zaman gösterecek.:)