Dünyanın Tüm Sesleri

|

Dişlerinin arasına kıstırdığı ipi koparıp, elinde tutuğu küçük eteğe çarçabuk göz attı. Detaylı inceleyecek vakti yoktu, dikiş masasının üzerinde öylece bırakıp harekete geçti.
"Nereye?" diye biraz şaşkınlık ve biraz da kızgınlıkla sordu annesi. Yalnızca kolundaki saati işaret edip yöneldi sokak kapısına.

"Hey Allah'ım! Yıllardır aynı terane, vazgeçemedi bir türlü. Neymiş? Konser dinliyormuş! Peh! Bak yine elindeki işi yarım bıraktı. Zaten bir tek çocuk kıyafeti sipariş edilirse yardım ediyor, onu da bu mesele yüzünden yarım bırakıyor..."

Annesinin söylencelerini çoktan geride bırakmış, yola koyulmuştu. Ara ara kolundaki saate bakıyor, geç kalmamış olmayı ümit ediyordu. Adımlarını giderek sıklaştırmıştı. Bir arabanın ani freniyle irkildi. Şöför camdan beline kadar sarkmış, olanca siniriyle söyleniyordu.
Geldiğini görmemiş, duymamıştı. Ne yapabilirdi ki? Aceleci olduğunda çok dikkatsiz davrandığını düşünerek endişelendi. Ama şimdi bunları düşünecek vakit değildi, konsere geç kalıyordu.
Büyük bir sessizlik içindeki parkı koşaradım geçti. Uzaktaki okul binasının tenhalığını görüp gülümsedi. Konser henüz başlamamıştı. Kapısına varıp her zamanki yerine oturdu; çiçeklerle çevrelenmiş alçak kaldırımının üstüne.

Az sonra yıllardır süregelen bir mucize yeniden başladı. Okulun yeri göğü inleten paydos zili çaldı ve çocuklar şen kahkahaları, sohbetleri, koşuşturmacalarıyla, sessiz dünyasını büyük bir sevinçle coşturdu. Biri kapıda bekleyen annesine çığlık çığlığa koşuyor, diğeri o günkü hataları için öğretmeninden özür diliyor, bir başkası arkadaşına bir filmi abartılı mimikler ve seslerle anlatıyordu. Hepsini, hepsini duyuyordu ama buna kimseyi inandıramıyordu. Altı yaşında o büyük patlamadan sonra duymayan kulakları, bugüne kadar yalnız çocukların bu neşe dolu cıvıltılarını duyabilmişti. Yıllardır bıkmadan aynı okulun yolunu arşınlar, ve adına 'konser' dediği bu coşku dalgasını, iliklerine kadar hissederek dinlerdi. Bütün dünyada duyup duyabildiği tek ses buydu. Ama umudu hâlâ tamdı. Eğer çocukların bu coşku türküsünü duyabiliyorsa, elbet bir gün dünyanın tüm seslerine kapı açacaktı kulakları. Sabırla bekliyordu.

Gidişinin tersine olanca sakinliğiyle sürdürdüğü dönüş yolunda, yine aynı soru kurcalamaya başlamıştı kafasını;

acaba bunu istiyor muydu?

Dünyanın tüm seslerini duymaya hazır mıydı?


9 yorum:

Pilli Petro dedi ki...

gerçek her zaman güzel değildir,bazen duymamak ister insan pek çok şeyi :(

Geveze Kalem dedi ki...

Belki öykünün kahramanı da bu yüzden duymuyordur, kim bilir?;-)

Gülen Tezer dedi ki...

Duyabildiği tek sesin çok sesli bir çocuk korosu olması hayli manidar değil mi; kirlenmemiş, saf, temiz bir dünyaya ait ses skalasının en tizinden en pesine.İç ısıtan, insanı güne güzel hazırlayan umut öyküsü.Teşekkürler Geveze Kalem..

Geveze Kalem dedi ki...

Gülen,
:) Umut benim göbekadımdır.;-)

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Öykünün sonunda bütün tüylerim diken diken oldu. Ben de çok severim okul çıkışında çocukları seyretmeyi, dinlemeyi. Keşke tek duyabildiğimiz 'şen çocuklar korosu' olabilseydi.

Çok güzel yine...

Alttaki yazına yorum bırakmadım, çünkü beni çok acıttı. İki tane yollayacağım biliyorsun. Üstelik birinin zamanı da iyiden iyiye azaldı.:( Allah tüm vatan evlatlarını korusun... amin.

Kremali'nin annesi dedi ki...

Yine cok guzel ve sarsici. Ve yine ustaca kurgulanmis. Ellerine yuregine saglik Gevezecim:) Dunyanin diger kirli sesleri arasinda nasil da kulaga hos geliyor yazdiklarin:)

Geveze Kalem dedi ki...

Ayşe Şule, senin de öyle.:) Ama daha sık güncellemen gerekmiyor mu sence de?;-)

Ebru Oğuş dedi ki...

çok iyi geveze, çok çok güzel bir kısa öykü. kalemine sağlık arkdşm.

Geveze Kalem dedi ki...

Üsküdar'da sabah oldu Ebrucum.:)))
Gelirken yarım okuduğun öykümün bitmiş halini getiririm sana.;)