Sessiz...

|

"Göğü bir avuca hapseden yüksek binalardan, bakışımsız, karanlığı yormayan, tek tük ışıklar dağılıyordu. Sokak lâmbalarının zardan bir etek gibi dökülen aydınlığında, cümbüş halindeydi yağmur. Yol kenarlarında düzensizce sıralanmış ağaçların çıplak dalları arasından, sızlayarak geçiyordu rüzgâr. Köşe başında yer tutmuş trafik lâmbası yürek olmuş, yalnız koyu kırmızı ışığını salıyordu kentin damarlarına, her atımda. Tok bir topuk sesi, telaşını kaldırım boyu serip, yitti. Çıkmaz bir yola doğru peşi sıra park etmiş arabaların altlarına siyah bir kadife gibi serilmiş karanlık, ıslak, ürkek bir kedinin pırıltısıyla kesildi. Kalabalık bulutlardan kurtulan ak bir çakın, kentin kara aynalarını ışığa boyadı bir anlık. Sessizlik bekledi kısacık, devrilen bir orman gibi inen gürültü kopana dek. Derinlerden bir inilti sızdı geceye, darmadağın, bitimsiz… Acıyla kesilen akıl kadar maksatsız… Az sonra, sırrıyla kemirilip, eleğe dönen dört duvar arasından taşacak bir fırtınanın ulağıydı bu inilti, besbelli. Bir çakın daha indi yeryüzüne. Sessizlik beklemedi bu kez, tüm gürültüleri sıfatsızlaştıran tek bir ezici çığlık, ardına cam şakırtılarını da katarak eridi gecenin senfonisinde. Gece, yaşayan tüm sahneleriyle bütün olmuş, tapınağından zulüm için çıkmış bir mitolojik tanrı gibi gürleyen göğe aldırış etmeksizin, kulak kesilmişti çığlığa. Meraklı bir sessizlik gezindi kentin sokaklarında. Belki köşeyi görünce sarı ışığına göz kırptırarak yavaşlayan şu arabanın ‘klip klap’ ları da olmasa, kuytularda hıçkırıklarına sarılan küçücük bir çocuğun gözyaşlarının sesi bile duyulabilirdi. Öyle sessizdi gece, işte öyle sessiz…"

Sema A. M.

Ekim 2008/İstanbul

Sevgili Tabiat Ana'dan bloğuma bir blog ödülü gelmiş.:) Anladığım kadarıyla bir çeşit sobe-mim gibi dönen bir şey bu. Ama beğenisini birkaç sözle belirtmiş olmasını, çok nazikçe ve değerli bulduğumu belirtmek isterim. Öykülerimi zevkle okuduğunu yazmış. Oysa sanal ortamda dolaşmasından kaygı duymadığım bu öyküler, aslında benim tarafımdan bir bakıma 'üvey muamelesi' görmüş öykülerdir. Bu, blogumun okuyucularını önemsemediğimden ileri gelmiyor elbette. Başta da belirttiğim gibi sanal ortama duyduğum güvensizlikten ve sahiplendiğim öykülerimi nihai bir amaç için saklama gereği duymamdan kaynaklanıyor bu tercihim. Ancak Sevgili Tabiat Ana'nın bu güzel sözlerinden sonra, kendimce değerli bulduğum bir öykü girişini, ona teşekkür anlamında bloguma eklemek istedim.

Sevgilerimle...

2 yorum:

sufi dedi ki...

Üvey muamelesi gören öykülerin bize nasip olanlarsa, özleri merak edip üveylere üzülmek bize helal.Beni sen yazsaydın ve üvey deseydin bana, üzülürdüm inan.Sevgilerimle.

Tabiat Ana dedi ki...

sevgili geveze kalem,
senin için çok özel olan bir şeyi benim için buraya eklemiş olman inanılmaz değerli benim için çok mutlu oldum teşekkür ederim.
sen her ne kadar öz üvey ayrımı yapmış olsanda üvey evladlarında en az öz evlada yakışır şekilde güzel ve özeller bence.Bu sessiz gecenin nerelere götürdüğünü açıkcası merak ettim ancak bu kadar da olsa paylaşmış olmandan dolayı teşekkür ederim.
sevgilerimle.