Ben onlardan biriyim. Ve o işe yaramaz şeyler her gün ışığına çıktığında, "Aaaa!" nidalarıyla gülümsetmekten başka bir şey katmamıştır bugüne kadar bana. Ama yine de onlara tutunmayı sürdürüyorum. Kıyamıyorum 'çöp' diye adlandırmaya.
Dün annemde yıllar önce bıraktığım üç koca koliyi, birkaç saat içinde üç küçük poşete sığacak kadar ayıklamayı başarabildim. Sakladığım kimi şeyleri çok akıllıca bulurken, kimilerine hiçbir neden bulamadım. Ben mi değiştim yoksa zaten onlar mı önemsizdiler?
Eve getirip -eşimin değimiyle- evdeki çarçöp kutularıma yerleştirdim bir kısmını. Ve bu kez geçmişe ait yeni detaylar yığıldı önüme. Bunlardan bazıları...

Bu mektup ilkokul 3. sınıftayken anne ve babama yazdığım bir mektup.:) Okuyamayanlar için metnin aslı şöyle: "Kıymetli anne ve babacığım. Çiçeklerden biri kıymetli annem, biri de canım babam. Üzerine yazı yazdığım çizgiler de, küçük, mutlu ailemizdeki mutlu kişilerin yaşayacağı yıllar. Ben bizim ailemizi, daha doğrusu kişilerini bir şeye benzetiyorum. Ablamla beni, çiçeğini yeni açmak üzere olan gül tohumu, sizi de yani babamla seni kıpkırmızı, renkli açmış olan güle benzetiyorum. Sevgili anne ve babacığım, sizleri o kadar seviyorum ki, yanınızda olmama rağmen sizlere mektup gibi bir şeyler yazdım. (Sakın gülmeyin.) Yavrunuz (tohumunuz) Sema..." :)))))))))))
Bu da yanılmıyorsam üniversite yıllarımda annemin bana yazdığı bir not. Ne iyi yapmışım saklamakla...


Bu kağıt parçasının oldukça tuhaf bir anısı vardır. Lise yıllarında kendime yaptığım bir alfabem vardı. Kimsenin anlamasını istemediğim yazılarımı bu alfabeyle yazardım. Bir gün yazdığım bu yazıyı okumak isteyen bir arkadaşıma, nasılsa okumayı beceremez diye verdim. Ama daha dakika dolmadan birkaç kelimeyi çözdü. Ben de hepsini çözer diye korkup, yırttım. Çöpten bunları bulup yapıştırmış ve metni çevirmiş. Yanına çeviri kağıdını da ekleyip, masama bıraktığı zamanı unutamam...:)
Bunlar sadece elime gelen birkaç tanesi. Bunca detay neden, inanın hiç bilmiyorum. Ama yeniden karşıma çıktıkları için mutluyum. Çünkü ne zamandır soğuyan kalemimi ısıtmam için bahanem oldular.
En son yazdığım yazıdan sonra bir daha hiç bu bloga uğrayamayacakmışım gibi geliyordu. Bazı şeylere -tıpkı bu hatıra parçalarında olduğu gibi- fazla anlamlar yüklüyorum sanırım. Alt tarafı bir blog, yazarsın ya da yazmazsın en nihayetinde. Ama sanki benim için Geveze Kalem şahsına münhasır biri olmuş ve ona uğramazsam dostluğumuz yitecekmiş gibi düşünüyorum.
Bir de;
Epey zamandır kahvemi yalnız içiyordum. Artık sizlerle içmeye hazırım. Kahvenizi nasıl alırdınız?:)
Bol köpüklü, şekerli günler dilerim...
22 yorum:
ne güzel anılara götürdün bizi Semacım..Çok güzellerdi..
Kaleminin donduğunu mu düşünüyorsun ? Ben ise şu anda biriktirdiğini görüyorum aksine... En güzel ve doğru zamanda akacaklar senden bize..
öpüyorum..
Burcucuğum teşekkür ederim. Umuyorum birikiyordur benden habersiz.;-)
Sevgilerimle...
bence cok hos. okumak ve bakmak uzaktan bile iyi geldi bana. saklamakla ne iyi yapmissin.
yırtık parçaları çöpten çıkarıp yapıştırıp, tercüme eden arkadaşa hayran oldum... kız mıydı, erkek mi?
Şule, sen daha buraya ekleyemediğim birmilyondokuzyüzseksenbeşbinüçyüzkırkdokuzunu görsen.:))) Zaten bir arkadaşıma sözüm var, bir gece hepsini talan edeceğiz.:)
Sesini yendien duymak güzeldi.;-)
Sevgiler...
Abi, cin gibisin!;)))
çok güzel ya bayıldım :) benimde eski mektuplarım var öyle gelmiş, giden :)
dedemin subaylık diploması, anne ve babamın düğün davetiyesi, kimsede olmayan resimler.
birde yakın geçmişimi hiç sildirmeyen aşk dolu resimler yazılari defterler korkuyorum ben senin kadar cesur değilim önüme sermeye hepsini.
kim bilir belki bi 20 yıl sonra ?
Not: şikayetim var !! daha sık yaz :D
Bekriyacığım, bu geçmiş senin değil mi? Neden cesaret arıyorsun ki kabullenmeye?:) Benim de günlüklerim senin dediğin gibi bir sürü detayla doludur. Onun haricinde kimsede olmayan resimleri arşivime eklemek için de epey çaba göstermişimdir. Merak ediyorum ben öldükten sonra bu kadar ıvır zıvırı kim açıp okuyacak, kim saklayacak ya da kim şöyle üstük körü karıştırıp çöpe atacak? Muhtemelen merakımı hiçbir zaman gideremeyeceğim.:))
Nor: Benim de şikayetim var, daha sık yazmalıyım.;-)
Opss! Renkli Tasarımlar girmiş araya.;-)
Olsun Gevezem olsun, Tasarimlarinda, kaleminde renkli olsun, biz seni her halinle taniriz, severiz:)
Umarim bundan sonra daha SIK yazarsin, özlettin kendini:))
Hatira sandiginin zenginligine hayran kaldim, saklamakla ne iyi etmissin:)
Sevindim geldigine:))
Bu arada, kahvem orta sekerli olsun lütfen:))
Gevezem bu kadar tatlı gevezelik olurmu yahu?Daha dün gece içimden geçirmişdim ne zaman yenı yazı yazacak diye inanki.Sandıkdan cıkanlara ise bayıldım.Bi şey diyeyimmi benım hala var öyle bir alfabem çözemedıler benımkını henuz ama:)
:)
neyse ki yalnız değilsin o eski paralardan ve yıllar evvel gidilmiş yolculukların biletlerinden tiyatro oyunlarının ve sinemaların kuponlarından bendede var inan her seferinde yeter artık diyip elime alıyorum sonra hepsi nasıl oluyorsa giriveriyorlar eski yerlerine bir türlü atamıyorum hiçbirini :))
iyiki geldin :)
Belginciğim orta şekerlin hazır.;-) Ben de seni gördüğüme sevindim. İlk fırsatta blog turuna çıkacağım zaten. Malum uzun süren bir iş, uzun vakit yaratmak lâzım.;-)
Ebrucuğum ben de seni içimden geçirip duruyorum. Çocuklar olmadan çalışma işi hayal oldu galiba.;-) Haberleşelim...
Tabiat Ana, ben geçen gün ayıkladığım koliden, ören yerleri biletlerini, broşürlerini atmayı ancak becerebildim.:) Yavaş yavaş sıra tiyatro, sinema, konser biletlerine de gelecek herhalde.;-)İyi ki sen de geldin.:)))
Sevgiler...
ben de çok saklayıcı bir tipimdir Gevezem.
seninkilere bakınca bazı ortak şeyler bile buldum sakladığımız ( tren bileti gibi mesela , ya da özel birinden kalmış anne olsun kardeş olsun anlamlı ama ama çok basit bir not ... )
yazmana sevindim.
sevgiler.
gevezecim hoşgeldin.. gelirken bendende bişiler dökmüşsün ortaya... şu nikah davetiyesi ve şifreli yazılar... ahh burnumun direği sızladı inanki.. ne iyi ettin...
Sessizim Balığım seni burada görmek ne güzel.:) Valla utancımdan sessiz sedasız okudum geçenlerde blogunu. Çok uzaklaştım buralardan kusura bakma, uğrayıp öğrenemedim haftalık gelişimini. Ama her şey yolundaymış ne mutlu ki.:)
Senin de mini bir hatıra çöplüğün olduğunu tahmin ederdim zaten.:)
Sevgiler...
Duygu bu şifre meselesi sanıyorum bir tek kızlara özgü bir durum.:)
Belki bir gün sen de sandığını açıp, sergilersin bize.;-)
Sevgiler...
Sema'cım inanki çok güzeldi ya özellikle o mektup varya çok tatlı ;)) Senin kalem daha o zamanlardan marifetliymiş anladım ;)
He he!:))) Sorma Dilek, ben de nasıl gülüyorum her okuduğumda.:) Hayır niye 'kıymetli' demişim anlamadım, sanki 60 yaşındayım da...:) Bir de orta 1. sınıfta yazdığım bir kompozisyon vardı sakladığım. Bulursam onu da ekleyeceğim. Ama valla onu şahane yazmışım o yaşıma göre.:)
Adam olacak çocuk muhabbeti yapayım diyorum ama adam olamadık ki daha.:)
Topladıklarının hepsi muhteşem, bence sen bunlardan ortaya muhteşem bir kolaj çıkartırsın..
Ziyan olmaz mı?:)
Bugün HaberTurk Gazetesinde Yazınızı Gördüm. Bloğunuzuda Ziyaret Etmek İstedim. Güzel Yazılarınız Var.. Başarılar.
Teşekkürler hakanzorbey. Ben de sizin vesilenizle öğrendim bu durumu, bunun için de ayrıca teşekkür ederim.:)
Sevgiler...
Hatiralar senin, senin ama benide bir ho$ yapti sandik dibinde birikenler...Cunku bende biriktiririm... Benimde ortaokulda yarattigim bi alfabem vardi yazarken çok hizli yazabildigim halde okumak ona kiyasla daha zor olurdu hep yaziyim hiç okumayayim:)Hala çozulemedi:) Senin ki gibi bi olay da arkdasimin basina geldi lisede sira arkdasimin alfabesini cozup yazdiklarini okumustum ve çok $a$irmi$ti $u hatiralarin ne kdr çok sey dusundurttu bana:)Sevgilerimle...
Yorum Gönder