Fare Dağa Küsmüş...

|

Bilirsiniz devamını; Dağın haberi yok. Ben de bir yazara küstüm, yazarın haberi yok.
Kafamı kurcalıyor bazı şeyler. Mesela her yazarın politik görüşü bilinmeli mi?

Her yazarın bir duruşu, savunduğu fikirleri elbette ki olmalı diyorum bazen, hatta her bilinçli bireyin. Altını doldurmalı, okuyucuyu savunduğu fikirler doğrultusunda bilinçlendirmeli vs. vs...

Ama bu taraflı okuyucuya sahip olacağı anlamına gelmez mi? Aslında bahsettiğim yazarlar romancılar, öykücüler. Yani en azından bunların taraf olduğu görüşleri bilinmese olur mu?

Sesli düşünmek vardır ya hani, sesli yazı olacak bu postum da. Yani kendi kendime tartışır gibi, atlaya atlaya, çokça karışık.

Ne diyordum, bir yazara küstüm. Aslında okumaya çalıştığım ilk kitabında aramızda neden var olduğunu bilemediğim buzları bir türlü kıramamış, bilemediğim o sebeple yalnızca 'sevmedim' tanımını kullanmış ama ikinci kitabına başladığımda "niye sevmemişim ki sanki? Hâlbuki ne kadar da iyi bir dili varmış," diye sahiplenmiştim.

Ancak geçtiğimiz günlerde sevmediğim ve asla savunulmasını kabul edemediğim bir görüşe sahip olduğunu öğrendim. Hayal kırıklığıyla bunu öğrendiğimde babam, "Gençler artık çok araştırmıyor," diye yaftayı yapıştırmıştı. Bilmem, belki de haklıdır ama o yazarın siyasi görüşünü araştırma isteğinde bulunmayacak kadar kısa süredir bir ilişki içinde olduğumu, dahası yeni benimsemeye başladığımı söyleyerek bahane uydurabilirim belki araştırmamış olmama. Aynı görüşü benimsemiş bir gazetede köşe yazarıymış bu yazar. E o gazeteyi de okumadığım düşünülecek olursa...

Bir yazarın -ekmeğini kazandığı- bir gazetede yazıyor -çalışıyor- olması, o yazarın düşüncelerinin, gazetenin görüşleriyle paralellik taşıdığı anlamına gelir mi? Normalde olmamalı aslında, zaten basın 'taraf' olmamalı. Ama oluyor işte, burası Türkiye, haliyle en çok da burada oluyor. Misal Emin Çölaşan bunca yıldır yazdığı Hürriyet Gazetesi'nin politikasını benimsiyor muydu ki? Hayır, çok açık! Ayrıca yazarlık haricinde meslekleri olanlar, çalışacakları yeri önceden araştırıp, kurucularının ya da patronlarının kendileriyle aynı fikirde olup olmadığına bakarak mı çalışmaya başlıyorlar? İstisnalar dışında sanmıyorum. Kaç somun ekmek vereceklerine bakıyoruz, değil mi?

Yazarlarda da bu tutum anlaşılabilir mi o zaman?
Bilemiyorum, verecek cevabım yok -henüz-.

Peki 'küstüğüm' yazarın, görüşlerini beğenmediğim bir gazetede yazdığını bilmiyor olsaydım?
Muhtemelen ilk kitabı çıktığında alıp okuyacaktım. Ama şimdi bunu yapmayacağımı sanıyorum.

Tutucu muyum peki?
Bu da denilebilir.


Eğer sadece benimsediğim görüşe sahip yazarları okursam sığ bir okuma biçimi mi olacaktır bu?
Hımm, evet.:(
Ama bir kere soğudum, nasıl önyargısız okuyacağım bundan sonrasında?

Diyelim ki taraf olduğu görüşü benimsediğiniz bir yazarın sıkı takipçisisiniz. Peki yazar fikirlerini bütünüyle değiştirirse?

Değişmeyen tek şey değişim midir -sahiden-?

.

21 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben tutucu oldugunuzu dusunuyorum.
Soyle ki sirf karsi oldugunuz fikrin gazetesinde calisiyor olmasi sizi engelleyen onu bilmeseniz okuyup gidecektiniz seviyordunuz onu..
Ama bence yalnis bir tutum. Insanin karsi oldugu fikirleri okumadan neye karsi oldugunu tam olarak anlayamiyacagini dusunuyorum...
Bir de dediginiz gibi oyle bir yerde calismasi her zaman fikri o demek degildir bence..
Merak ettim Blog ortaminda olusturdugunuz dostluklarda farkli fikirde olan insanlar yok mu acaba...
Bir gizli okurun diyelim...

Pilli Petro dedi ki...

ben görüşünü benimsediğim bir yazarı görüşünü benimsemediğim bir gazetede okumayanlardanım.Bana doğru gelmeyen düşünceyi temsil eden bir gazeteye en maddi ne manevi bir verişim olamaz diyorum.belki de yanlış bilmiyorum.

Sürekli takip ettiğim sevdiğim yazarların kitaplarınıda hemen alırım sveceğimi düşünürüm,yanıldığım oluyo tabii.Her yazılan bize hitap edecek değil.

Bu arada benim blogum şifreli yayına geçti malesef :( Sana da bi davetiye gönderdim okumak istersen kabul edersin diye.

Goddess Artemis dedi ki...

Diyelim ki; görüşlerinden, tarzından, tavrından -kimi zaman gıcık olsam da, her söylediği Tanrı kelamı değil ya bu yazarın!- genellikle hoşlandığım bir yazar/çizer/köşelemeci var. Bu insan, yalnızca siyasi anlamda değil, herhangi bir bağlamda hoşlanmadığım/beğenmediğim bir yerde yazmaya başlarsa; onunla işim her anlamda biter. Hiçbir şekilde okumam. O insanı eski yazılarıyla, romanlarıyla, denemeleriyle anımsamak isterim.

Konuyla ilgili olarak, uzunca bir zaman önce yazdığım iki yazımı örnek vermek isterim:

Edebiyat Sosyetesi'nde Yine Polemik Çıktı!

Engin Ardıç'a Açık Mektup ya da Kill Your Idols!

Adsız dedi ki...

Biliyor musun? Ben hem propoganda hem antipropoganda taraflarını eş zamanlı olarak takip ederim körleşmemek için. Ve de politik görüşü bana zıt olan o kadar çok arkadaşım var ki... Kaldı ki yazarlar söz konusu olduğunda edebiyatı her zaman siyasi görüş ve dünya görüşünün de üzerinde düşünürüm. Kelimelerin şölenidir. Her şölende farklı tadlar alır ama mutfağa girince istediğimi pişiririm:) Bence şans vermelisin. Yok beyninin hep sol ya da hep sağ tarafını kullanmaktan farkı kalmıyor gibi geliyor bana. Bütün görüşlerin özünde aynı olduğunan inandığım için sadece güneşe doğru büyümek istemiyorum çoğu zaman. Işıkta çiçeklerim çok kavrulmasın diye.

Bazı yazarlarım vardı. Kör kütük takipçileriydim. Bir gün bir laf ettiler yeri gelince. Tüh ya dedim. Bıraktım mı okumayı? Hayır. Ama o tüh dedirtten halleri, tavırları da pek renk kattı bendeki resimlerine.

Öyle işte. Uzun mu oldu ne:)

kaldırımçocukları dedi ki...

Çok sevdiğim bir yazarın, çok sevdiğim üç yazar hakkında kurduğu ağır cümleleri okuduğum zaman çok büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. aylarca atlatamadım. hakarete varıyordu yazıları.duygular hep aynı sıcaklığıyla kalmıyor. çok beğendiğim yazıları dörtlükleri vardı ve vazgeçemedim =) siyasi fikirleri romanlarda ve hikayelerde çok fazla ön plana çıkaran yazarları sevmiyorum.Tutucu olmak bazen güzel oluyor. ama artık benim tutuculuğum farklı siyasi görüşlere sahip yazarları okumama engel olmuyor. aşırıya kaçmış gibi olacak ama " madem birileri bu meydanı muharebe meydanına çevirdiler. düşmanım cephesini kendi cephemden daha iyi tanımalıyım" diyorum artık. ( böyle bir yazıya kısa yorum yapmak imkansız sanırım =) )

sessiz balik dedi ki...

ben senden yanayım
tutucuyum

karşıt fikirleri okumayı sevmiyorum
seninle aynı durumda kalsam ben de okumaktan vazgeçerdim

bunun altında yatan sebep ise benim akılcı değil duygusal olmam

duygusal yaklaşımın bu konuda doğru bir davranış biçimi olduğunu iddia edemem ama bir savunmam var, herkes aynı yöne gitseydi dünyanın dengesi bozulurdu demiş ya nasrettin hoca .
ben de diyorum ki benim gibi duygusal olanlara da ihtiyacı var bu dünyanın .

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

Farklı görüşleri de okumayı seviyorum aslında. Bazen kızmak, bazen bak burada doğru söylüyor aslında demek için. Okurken keyif alıyorsam, ya da bir şeyler alıyorsam fikirlerinin benden farklı olması çok da farketmiyor. Tabii yazarla okuru arasındaki özel bir ilişkidir. Ve kişisel tercihlerle şekillenir diye düşünüyorum. Bu da senin kişisel tercihindir ve sen bilirsin diyorum. Yazar nasılsa sana küsmez. O, sipariş üzerine de yazmaz. Onun yazmaya ihtiyacı vardır ve yazar. Sen de istersen okursun, istemezsen başka yazarı okursun. Keyifli okumalar ve tabii yazmalar diliyorum sana.

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Ben galiba yarı tutucuyum.. Kitaplarını merak edip okuyorum ama söylediklerini artık daha bir süzgeçten geçirmeye başlıyorum ki o da zaman zaman okuma zevkini ortadan kaldırıyor..

Cocukla Cocuk dedi ki...

eskiden ben de yoktu tutuculuk, babam her okuduğum kitaba bakar eğer biliyorsa yazarı hakkında sıralardı görüşlerini . belki ondan etkilendim şimdi yarı tutucuyum, etkilenebiliyorum. türkiye şartlarında çok da yanlış gelmiyor bana dediğin gibi, yazdığı gazeteye bağlı oluyor yazarlar.

Geveze Kalem dedi ki...

Yiğidi öldürüp hakkını vermek lâzım. Ama eğer o 'yiğit' yalnız yazılarında aslan kesiliyorsa ve gerçek yaşamında 'korkak' ise, o zaman güvenilirliğinin sarsıldığını düşünürüm.

Daha açık bir örnekle, feminizmden, kadın hak ve hürriyetinden, demokrasiden, cumhuriyetçilikten, laiklikten, kadınların her alanda yetkinliği arzusundan ve daha da eklenebilecek birçok paralel düşünceden bahsederken, bunların çuvala doldurulduğu bir anlayış olan şeriatı, neredeyse aleni olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetimine yakıştıran bir zihniyetle aynı kaptan su içmek benim anlayışıma uygun değil.

Ha şunu kabul ederim, yazar yazdığı roman ya da öyküde hiçbir politik görüşe ya da benzeri ifadelere yer vermeksizin kuvvetli bir kurguyla okuyucunun karşısına geçtiyse, "sevmem bu yazarı ama iyi iş çıkarmış," demekten de sakınmam.

'İsimsiz', yorumundaki bazı sorulara mail yoluyla cevap verdiğimi düşünüyorum. Burada yalnız şunu ekleyebilirim;
"Insanin karsi oldugu fikirleri okumadan neye karsi oldugunu tam olarak anlayamiyacagini dusunuyorum..." demişsin ya, insanın karşı olduğu fikirleri anlayabilmesi için okuması gerekmez. Her gün tv'de, gazetelerde, hatta çevrelerinde gördüğü canlı örneklerde, fikre neden karşı olduğunu anlaması için yeterli veri bulabilir.

Bekriya, farklı bir konuya da değinmişsin aslında. Fikirlerini ve yazılarını oldukça beğendiğimiz bir yazar, fikri sabit kalmak koşuluyla kötü bir kitaba imza atabiliyor. Ama bence bu onu okumaktan vazgeçmemizi gerektirmemeli. Usta da olsalar dengesini bulmaya çalıştığı düşünülebilmeli bence.
Sevgiler...

Artemis, linklerini açtım, yorum sonunda okuyacağım. Düşüncelrimi orada dile getiririm.
Sevgiler...

Sardunyacığım sen çok engin yüreklisin ve iflah olmaz bir romantik.:)
Sevgiler...

Kaldırım Çocukları, bahsettiğin gibi sevdiğim yazarlar arası laf savaşı beni çok heyecanlandırır ve daha sıkı takibe yöneltirdi.:)Dediğin gibi, ben de siyasi görüşünü öykülere fazlaca yediren yazarları sevmiyorum. Ama siyasi görüşün desteklediği paralel düşünceler ister istemez hissediliyor.
Sevgiler...


Ah Balıkcım tam da bu işte, duygusallık.:) O yüzden bu yazıda 'küstüm' tanımını kullandım ya.:))
Sevgiler...

İncegül, "Yazar nasılsa sana küsmez. O, sipariş üzerine de yazmaz. Onun yazmaya ihtiyacı vardır ve yazar." Bu cümlelerin üzerine uzun uzun tartışılıp, uzun uzun yazılabilir aslında.:) Sonraki postlara inşallah.;-)
Sevgiler...

Ayşegül, kesinlikle haklısın. O heyecan ortadan kalkınca da insan kendini meslek kitabı okur gibi düşünüyor. Sanki görev icabı gibi.
Sevgiler...

Çocuklaçocuk, ah bu babalar.:) Etkileniyor insan haliyle. Beğendiğim iki yazarın babam tarafından eleştrilmesi üzerine düşünüp yazdım ben de bu yazıyı.:)
Sevgiler...

Unknown dedi ki...

Sanırım bana ithaf ettiğin şu baştaki yorum. Kırılmak bir yana, şaşırdım da. Benim üslubumu az biraz bilen biri olarak böyle bir yorum yazmayacağımı ya da en azından bu kelimelerle ifade etmeyeceğimi bilirsin sanırdım.
Siyasi görüş ve daha nice dünya görüşü hakkında pek konuşmadığımı da biliyorsun. Tarafsızlığımı da
( Mailde ifade etmiştim).

Umarım anlaşılır ve inandırıcı olmuştur, olmadıysa da ben gerçeği biliyorum.

sevgiler...

Geveze Kalem dedi ki...

Sevili evvelzamaniçinde, ne diyebilirim ki, ben Histats ve Extremetracking'in yalancısıyım.:) Aynı daikalarda senin ziyaretin gözüküyor.:)
Sevgiler...

Adsız dedi ki...

Sevgili geveze kalem yazilarini herzaman begenerek okuyorum sadece birgun yorum birakayim dedim. Iki kisinin arasini acmak istememistim..
Kendimi kotu hissettim simdi baska birini zan altinda kalmasina..
yorumu ben biraktim...
Blogger kullanicisi degilim sadece okuyorum.Okurken buyuk zevk aliyorum..
Hergun merakla ne yazdilar diye merak ediyorum.
Sevgiler...

sibel dedi ki...

kusmek ve tutucu olmak farkli seyler. ben de can dundar'a gul'e cumhurbaskanligi secimlerinden sonra duzdugu ovguler yuzunden, ya da elif safak'a fethullah baglantisinin sorun olarak gorulmesini anlamadigini soyleyen bir gazeteci ile evli oldugu ve zaman'da yazdigi icin kusum mesela...ama elif safak'in zengin karakterlerini ve cumlelerini ya da can dundar'in belgeci ve yari-romatik yazilarini artik hic okumayacagim anlamina gelmiyor bu.ama senin de dedigin gibi kusum iste.aklim almiyor.keske o guzel usluplariyla bir aciklama yapsalar bizim gibilere.

Pilli Petro dedi ki...

Geveze Kalem;
Kötü yazdı diye yazardan vazgeçmek değil aslında ama bende biraz şevk gidiyo sanki.

ama mesela şu da var ben Elif Şafak severim tüm kitaplarını da okudum çok sevdiklerim de var sevmediklerimde.ama son kitabı "siyah süt" bilmiyorum okudun mu yazarın daha önce hiç yazmadığı bi tür ve ben hiç yazarla bağdaştıramadım.

Ama dersenki bi daha okumaz mısın?yeni kitabını çıktığı anda alacaklardan biri de benimdir heralde :))

İşte insan sevdiğiden kolay vazgeçmiyo ama sevediğine de bir o kadar ısınamıyo,uzakta duruyo :))

Geveze Kalem dedi ki...

'İsimsiz', benim eleştri sebebiyle biriyla aram açılmaz ki?:)Ben sadece -yanılgıya düşerek- evvelzamaniçindeye başka bir konuyla ilgili açıklama yaparken, kendisini sen zannedip, yeri gelmişken onları da yanıtladım. Bazı bloggerlar için ben de aynı heyecanı duyuyorum, yazmadıkları zaman da 'küsüyorum';-)Ama onlar bunun farkında değil; Dağ ve fare meselesi yine.:)

Sibel, (yok yok ben abla demekten vazgeçmeyeceğim:))
Bütün bu yazıyı silip,yerine senin yorumunu eklersem hem öz hem de daha açık ifade etmiş olurdum:)

Bekriya, Elif Safak'ın yeni bir kitabı için epey bekleyeceğiz galiba. İkinci çocuğuna hamileymiş ve bu süreçte üretebilir mi bilmiyorum. Tabii bana ne de, zor gibi geldi sadece.:P Ay ben ne diyorum, dedikodu yapar gibi.:)) Neyse, en azından bu tutumunu takdir ettiğimi söyleyebilirim, valla benim gözüm korkardı, üstüne o kadar kitap yazmışsın şimdi tutup yine aynı şeyleri yaşamaktan korkmaz mı ki insan?:S

TuBiKKo dedi ki...

Sanırım bu konuda ben de senin tarafındayım..Yani ister istemez tutucu olanlardan.Elbette her zaman her görüşe açık olunmalı ve bir fikri savunurken karşıt fikrin de ne olduğunu bilmeli ama senin de dediğin gibi çevremizde olup bitenleri görürken ve durduğumuz tarafın gerçekten doğru olduğunu bu kadar iyi bilirken nasıl olur da karşıt görüşe hak verebiliriz ki...
Sırf bu sebeple yazarlığının methini kitaplarını çok duyduğum halde kitapçıda elimi sürmeye korktuğum bir yazardan bahsediyorsun gibi geldi satırlarını okurken...
Şimdi ben o hiç güvenmediğim gazete için çalışan birinin dürüstlüğüne güvenemezken nasıl olur da onun kitabını okuyabilirim ki???

Geveze Kalem dedi ki...

Acaba Elif Şafak'tan mı bahsediyorsun Tubikko?;-)

TuBiKKo dedi ki...

EVET :) Tam olarak ondan söz ediyorum sevgili Geveze Kalem.Hatta bu haftasonu aldığım onlarca kitabın arasında yine gözüm takıldı rafta;ama sürmedim elimi... Süremem gibi de geliyor hatta...Ülker çikolatalı gofreti çok sevdiğim halde sırf yeşil sermayeyi desteklememek için ürünlerini almamam,Bim'den hiç bir koşulda alışveriş yapmamam ve o bedava dağıtılan GASTE'yi asla ama asla elime almamam gibi...Prensip diyelim ya da inandığın şeylerin arkasında durmak ama bunlar da benim kendimce tepkilerim biraz :)

Asuman Unsal dedi ki...

bir kaç zaman önceydi sanırım, başıma geldiğinde irkilmiştim,
soğuyor cidden insan, belki de tarifsiz bir durum bu, çok sevdiğimarkadaşlarım var, nasıl pırıl pırıllar, ama görüşleri o kadar başka ki, bu benim için renk esasen,
hatta düşünebilen bu kadar zeki yaratıkların, nasıl bu kadar sığlaştıklarına dair bir şüphecilik belki de bilemiyorum ama onlarda aynısını benim için düşünüyor, o yüzden bu hiç değişmiyor ...

sevdim bunu, hem de çok :)(:

Geveze Kalem dedi ki...

Sevgili Deriniz,
Bana da bazı şeyler tuhaf geliyor. Mesela rock'çı görünümlü bir türbanlıyı anlayamıyorum ben ve bunlara o kadar çok rastlıyorum ki. Neyse, bu onun seçimidir bir yerde ama bunun tabanda aynı tavanda farklı örneklerini yazar, çizer takımı uyguladığında taşlar yerine oturmuyor. Sen her sözünün başında fenizmden dem vuracaksın ve gidip şeriat yanlısı düşünce gurubunun yanında ekmek yiyeceksin. Kadın, kadın, kadın diye dövünüp duracaksın, sonra gidip kadın değerini hiçe sayan düşünceyi benimsemiş bir adamla evleneceksin... Bu tutarsızlık beni rahatsız eden.

Sevgiler...