Alıntı

|
Mine Kırıkkanat'ın bugünkü yazısını, internetle tanıştıktan sonra günlük gazeteleri didik didik eden annem gönderdi bana. Söyleyecek çok şeyimin biriktiği ama bir türlü boğazıma oturan yumrudan dolayı ifade edecek cümleleri biraraya getiremediğim son dönem terör olaylarına, 'ilginç' bir haberle başlangıç yaparak değinen bu yazıyı tümüyle yayınlamak istiyorum.

İfade etmekteki zorluğumu, 'Sözün bittiği yerdeyim!' diye dile getirmek isterdim ama ne yazık ki bu cümle, 'İcraatın bittiği yerde boş yere oturanlar' tarafından kullanıldı.

İşte o yazı;


Kaderde varsa göbek...

ABD’nin Nebraska Eyaleti Senatörü Ernie Chambers, Douglas bölge mahkemesinde Tanrı’ya karşı dava açmış. Senatör Chambers, dava dilekçesinde Tanrı’yı korkunç sellere, dehşetengiz depremlere, ürkütücü tayfunlara, insanlığı açlık ve susuzluktan kıran kuraklıklara, soykırımlara, savaşlara, salgın hastalıklara, doğum sakatlıklarına ve daha pek çok kötülüğe yol açmakla suçluyor. Bütün bunları yapmaması için kendisiyle defalarca irtibata geçmek istemesine karşın tüm çabalarının sonuçsuz kaldığını belirtiyor. Ve mahkemeden, “Tanrı’nın insanlığa zarar verici davranışlarına süresiz yasak” koymasını talep ediyor. Douglas bölge mahkemesinin, senatörün şikâyetini davalı bulunamadı gerekçesiyle işleme koymaması da pek mümkün görünmüyor. Çünkü Chambers onun da önlemini almış ve dilekçesine, “Tanrı her yerde hazır ve nazır olduğuna göre, şikâyetçi olduğum kendisine tebliğ edilmiş sayılır” diye eklemiş.(Kaynak: AFP, Washington.)
***

Ernie Chambers, Tanrı’dan şikâyetçi olduğu bu davayı, aslında Amerikan mahkemelerinde her önüne gelenin ipe sapa gelmez nedenlerle yargıya başvurma hakkının saçmalığını kanıtlamak için açmış. Yani mahkemelerin fuzuliyle işgal edilmemesi, yasaların cılkının çıkarılmaması için demokratik bir mücadele veriyor. Biz de kendisine başarılar diliyor ve Türkiye’de değil, ABD’de doğduğu için şikâyetçi olduğu Tanrı’sına şükretmesini öneriyoruz.Chambers, böyle bir davayı Türk mahkemelerinde açsaydı, dilekçesinin reddine mahal ve zaman kalmadan, dilekçeyi verdiği gün, hemen oracıkta linç edilir, kendisini linç edenler de ya bulunamaz, bulunursa tutuklanamaz, tutuklanırsa da mahkemede “iyi hal ve gidişatları” görülür, cezaları tutuklu kaldıkları süreye denkleştirilerek salıverilirlerdi. Üstelik bizim ellerde linç, tek başına yapılır, “iyi hal” görünümünden gayri “ağır tahrik” indiriminden de yararlandırılır! (Bkz. İsmailağa Camii’ndeki linç davası: TEK suçlu, dört yıl iki ay hapis!)
***

Tek tanrılı dinler dediğimiz Yahudi, Hristiyan ve İslam inancı, kutsal kitapları aracılığıyla insanlara “özgür irade” dediğimiz sorumluluk yükler. Ama nedense her üç dinde de tüm iyilik ve kötülükleri Tanrı’dan bilmek dışında, insan ne yaparsa yapsın, başına ne gelirse gelsin olayların akışını değiştiremez anlamına gelen “kadercilik”, kutsal kitapların ana mesajına taban tabana zıt olmasına rağmen geniş taraftar toplamış, hatta kitlesel anlamda kabul görmüştür. Dünya halini “nasılsa değiştiremeyiz” edilgenliğine yol açan bu duruş, çok vahim olayları “alın yazısı” diye kabule yol açmakta ve sorumluların peşne düşülmesini, hesap sorulmasını da engellemekte, ama daha da vahimi, toplumsal vurdumduymazlığı, hatta vahşi bir acımasızlığı da beraberinde getirmektedir.
***

Eğer böyle olmasaydı, pazar akşamı saat 21’den öteye TV ekranlarının altında Şırnak’ta 13 şehit haberi geçerken şerit şerit, aynı TV ekranlarının üstünde bayağı kadınlar cırtlak kahkahalarla göbek atmaya, bıyık boyacısı İbo’lar rezil goygoylarına, futbol allameleri basın “trash”larına, bunca duyarsız, bunca merhametsizce devam edebilirler miydi? Bir genç okurum, 25 yaşındaki Neslihan Kilit, “Şırnak’ta bir yakınımız olmamasına rağmen, ayrıntıları öğrenebilmek için bütün gece kanal kanal dolaştık. Ve Kanaltürk haricinde hiçbir televizyonun eğlence yayınını kesmediğini acıyla, endişeyle gördüm. Altta şehit haberi, üstte vur patlatıp çal oynayanlar... Neden bizden başka bir ülkenin esir alınan tek askeri, tüm toplumun sorunu haline gelir de 13 şehit için bizim TV’lerin yayın akışı bile kesilmez?” diye soruyor. Çünkü bizim ellerde, Allah verir, Allah alır ve terörist kurşunları altında ölmek de “alın yazısı”dır, trafik kazasında can vermek de sevgili okurum. Kuşkusuz bazıları, Allah’ın bilgisi ve onayı dışında hiçbir iş olamayacağına göre, kiminin kaderi göbek, kiminin kaderi kelek, diye düşünüyor. Bakalım nereye kadar düşürecekler insanlığı. Yazılacak alın kalmayınca, elbet göbeğe de sıra gelir.

0 yorum: