NEDEN?

|

Neden beynimizin %10 ila %20'lik kısmını kullanabildiğimizi hiç düşündünüz mü? Peki zamana artık neden yetişemediğimizi? Ya dünyadaki savaşların, büyük doğa olaylarının, küresel krizlerin giderek arttığını, her gün yeni bir felaket haberinin haber programlarına konu olduğunu ve insanların giderek daha çok cinnetin eşiğine geldiğini, herkesin daha çok sorgulayıcı olmaya başladığını, şu blog aleminde bile ne çok insanın artık "Neden?", "Biz kimiz?", içimizdeki, dışımızdaki ve benzeri konularda, felsefî yazılar yazmaya başladığını...?
Bilim ve teknikle açıklanabilen bir takım gelişmeleri, bilimsel ve teknik denklemlere fazla bulaşmadan, önsezilerimle algılamaya ve kendime has dilimle anla(t)maya çalışıyorum çoğu kez. Uzay ve evren konuları hariç hiçbir zaman ansiklopedi okumaya hevesli olmadım. Fizik ve kimya kurallarından, matematiksel denklemlerden hep uzak durdum. Bilimin dilini, önsezi dilime indirgeyerek kendime has bir farkındalık yolu seçtim. Ama bazen ikna edici olmanın yolu ya dînî ya da bilimsel verilere dayalı konuşmaktan geçiyor. O yüzden bu yazıda, benden duymaya pek de alışık olmadığınız üzere bilime dayalı cümleler kurabilmek istiyorum. Hani kafam çok basmasa da, anlayabildiğim kadarını yazsam yeter.:) Biri anlasa kârdır.;-)

Şimdi, dünyanın tireşimi ve insanlık üzerindeki etkisini, özetlemek istiyorum.
Herkesin bildiği gibi yeryüzü 'Atmosfer' denilen bir gaz tabakasıyla çevrelenmiştir. Atmosfer 4 katmandan oluşur ve yeryüzüne en yakın olan katmanın adı İYONOSFER'dir. İyonosfer ile dünya arasındaki mesafe ayaklaşık olarak 500-600 km.'dir. Ve İyonosferin sıcaklığı 1700 derece civarındadır ki bu ısı yeryüzüne giren gökcisimlerinin eriyip yok olmasına, böylelikle yeryüzünü bu gökcisimlerinden korunmasına katkı sağlar. İyonosfer tabakası, dünya ısısını belirli bir seviyede tutarak canlılara yaşam imkanı sağlayan bir tabakadır. Aynı zamanda radyo dalgalarını yansıtarak, radyo, televizyon, telefon haberleşmesi için ayna görevini de yürütür.
İyonosfer tabakası ile yeryüzü arasındaki boşlukta, çeşitli frekanslarda titreşen elektro menyetik alanlar vardır. Ve bunların en büyüğü 7.8 hertz (yani saniyede 7.8 devir) oranında titreşir. Buna dünyanın 'kalp atışı' diyebiliriz.
Çok uzun yıllar boyunca bu titreşimin sabit olduğu sanılıyordu. Ancak 1980'lerden bu yana titreşimin giderek arttığı kaydedildi. Sıfır noktası dediğimiz titreşim ölçüsü 13 hertz olarak biliniyor. Ve dünyanın şu anki 'kalp atışı' 12 hertz!
Bunun hangi nedenlerle hızlandığı bilimsel olarak henüz netlik kazanmadı. Ama birçokları bunun nedenini farklı kaynaklardan gelen bilgilerle biliyor ve açıklayabiliyor. Bu kaynakları zamanla paylaşacağım.
Bizler elektrik üreten, elektro manyetik alanlar yaratan, yaptığımız her eylemle -düşünmek, hareket etmek, hissetmek, konuşmak- titreşim yayan varlıklarız. Mesela şu EEG dediğimiz aletle beynin her tür durumunda yaydığı dalgalar(titreşim) ölçülmektedir. Bunlar 5 ana frekansa sahiptir.
Delta Dalgaları 1 ila 3 hertz arasındadır ve derin uyku halindeyken, bilinçsizlik halindeyken beynimiz bu ölçüde dalga yayar.
Teta Dalgaları 4 ila 7 hertz arasındadır ve uyuşukluk, hafif uyku hali, gevşeme halindeyken yayılan dalga hızıdır.
Alfa Dalgaları 7 ila 11 hertz arasındaır ve sakin haldeyken, uykudan önceki son safhada beynin yaydığı elektro manyetik dalga hızıdır.
Beta Dalgaları 11 ila 25 hertz arasındadır ve aktif çalışırken, dikkat ederken, bilgi alıp-verirken beynin yaydığı elektro manyetik dalgalardır.
Gama Dalgaları 25 ila 60 hertz arasındadır ve öğrenme, anlama, idrak için zihnin zorlandığı sırada beynin çıkardığı elektro manyetik dalgalardır.
Bizler, tüm canlılar ve dünya elektro manyetik dalgalar yayan, titreşen ve titreşimleriyle birbirini etkileyen varlıklarız. Bir odada duran piyanoyu düşünün. Yakınında bir yerde çalan güçlü müziğin etkisiyle aynı frekanstaki tellerinin titreştiğini fark edersiniz. Ya da en basiti çalan bir şarkıya eşlik ettiğinizde sesinizin ne de güzel olduğunu düşünebilirsiniz ancak aynı şarkıyı yalın sesinizle söylediğinizde (eğer bu konuda eğitimli biri değilseniz) sesinizi istediğiniz gibi kontrol edemediğinizi fark edersiniz. Yani yaydığımız titreşimler, çevresel titreşimlerden etkilenmektedir.
İşte 1980'lerden bu yana artmaya devam eden dünya titreşimi, bu titreşim içinde yaşayan tüm varlıkları etkilemektedir. Bir başka deyişle, insanlık dünya frekansıyla aynı oranda, 12 hertz hızında titreşmekte, relaks ve uyku halinden çıkıp, Beta dalgaları frekansına çıkarak uyanması, bilinçlenmesi demektir.
Bu aynı zamanda 24 saat olan bir günün, bu hızla 16 saatte tükenmesi anlamına gelmektedir.
Ama en önemlisi bu şu demektir sevgili dostlarım;
Yaydığımız titreşimlerden sorumluyuz! Eğer bu dünya için barışı, bolluğu, eşitliği, sağlığı, berekti istiyorsak, kendimiz için bunları istiyorsak, az önce bahsettiğimiz, fizikte 'Akustik Rezonans Yasası' diye bilinen, titreşimlerin etkileşimi yasası gereği, daima en güzel şeyleri hayal etmeli, olumsuzluklardan sıyrılmalı, felâket tellalı medyanın yaydığı haberlerin maksadını anlayarak, arkasındaki gerçek nedeni görüp, umutsuzluğa kapılmamalı, endişeleri, korkuları bırakıp, umuda ve mutluluğa yelken açmalıyız.

Papağan gibi tekrarladığımız "NE İSTERSEN O OLUR!" cümlesinin bilimsel açıklaması, aşağı yukarı böyledir sevgili dostlar. Aklım erdiğince, dilim döndüğünce açıklamaya çalıştım. Ama bu konu daha bitmedi. İlk paragrafta yazdığım soruların bir kısmına değinebildim ancak. Devam edeceğim. Belki yakında, belki çok sonra...
Sevgilerimle...

10 yorum:

Belgin dedi ki...

Ne kadar güzel ve yalin anlatmissin Gevezem, bekliyorum devamini:))
Sayende yine yeni bir seyler ögrendim bak:))

Sevgilerimle

Ayşe dedi ki...

on parmağında on marifet var diye buna derler :))))
harikasın...

Çınar dedi ki...

Olumlu düşünme konusunda yine beni motive etti yazınız...
Size terapistim diyebilir miyim:))).
Sevgi ile kalın...

Travis dedi ki...

bilimselite..
yeni bi kelime katıyorum:)

Geveze Kalem dedi ki...

Belginciğim, eksik gedik ne kadar bilgiye sahipsek, paylaşmalıyız kanımca. Bilgi doğruysa birileriyle büyür, yanlışsa doğrusu neyse ona bürünür.:)
Sevgilerimle...

Ayşeciğim, marifet mi dedin?:) Bunu bana yakıştırdığın için teşekkür ederim ama bu yalnızca bilgi işte.;-)
Sevgilerimle...

Sevgili Çınar, sizin en iyi terapistiniz kendinizsinizdir eminim.:) Yine de gülümsetebildimse ne mutlu bana.
Sevgilerimle...

Sevgili Travis, hımm, düşüneceğim.;-)
Sevgilerimle...

Belgin dedi ki...

Gevezem, dogru söylüyorsun, bildiklerimizi paylasmaliyiz. Her insanin bildigi bir seyler vardir mutlaka, bunlari paylasarak, birbirimizden yeni bir seyler ögrenmek ne güzel:)) Bilgide paylasilarak büyüyen, cogalanlardan:))

Insan ögrendigi sürece gercekten yasar, öyle degil mi?

Sevgilerimle

esra dedi ki...

kendini gerçekleştiren kehanetin bilimsel açıklaması niteliğinde olduğunu düşündüğüm bu güzel yazı için teşekkürler, emeğine sağlık.

Geveze Kalem dedi ki...

Sevgili Esra, biraz olsun anlaşılabilmişse anlattıklarım, ne mutlu bana.:) Ben teşekkür ederim.
Sevgiler...

Göktuğ dedi ki...

insanlığın aklının %10-%20'si ile bu kadar kötülük yaptığını düşününce iyi ki daha fazlasını kullanamıyor diye düşünmekten kendimi alamıyorum :)

sonagre dedi ki...

Merhaba,

Yazinizi cok begendim. Elinize saglik. Ancak anlayamadigim bir kac nokta var. Dunya`nin kalp atisi dedigimiz iyonosferin titresimi 7,8 dedik. Bu deger mi 12`ye cikti acaba?

"Sıfır noktası dediğimiz titreşim ölçüsü 13 hertz olarak biliniyor." Peki bu sifir noktasi denilen 13 Hertz tam olarak neyi ifade ediyor. Eger dunyanin kalp atisi 13`e cikarsa bizi neler bekliyor?

Cok mu soru sordum acaba? Tesekkurler simdiden...